"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman ve Küçük Şeyhlerin Hilmi Bey

Misbah ERATİLLA
28 Temmuz 2019, Pazar
30 Kasım 1925 tarihinde resmî gazetede yayınlanan 667 sayılı kanunla tekkeler, türbeler, dergâhlar ve mescitler için kapatma kararı alındı.

Valiler yasa gereği illerinde katı laiklik anlayışıyla halkın bu değerlerini yıkmaya ve tahrip etmeye başlar.

1936 – 1940 yılları arasında Kastamonu’da vali olarak görev yapan Mehmet Avni Doğan, yıkım ve tahrip işini büyük bir hevesle uygulamaya koyar. Hâlbuki Kastamonu manevî havanın en çok solunduğu şehirlerin arasında yer alıyordu. Geçmişten miras kalan ellinin üstünde tarihî türbe, mescit, dergâh ve tekke şehrin hafızası olarak yaşamaktaydı.

 1936 yılında Vali Avni Doğan göreve başladığı ilk günden itibaren katı laikliğin en acımasız uygulamasını yasa diye uygulamaya koyar. İşi kılıfına uydurarak, keyfî istimlâk ile yol ve park yapılacak bahanesiyle yıkım ve satış işlemleri başlatır. Kastamonu halkı korku ve şaşkınlık içinde olan biteni izler. Bu durumu içine sindiremeyen şehrin ileri gelenlerinden Şeyhlerin Hilmi Bey, yıkımı durdurmak için vali ile birkaç sefer görüşür. Bütün çaba ve gayretlerine rağmen vali yol açma ve park yapmak adına yıkımı sürdürür. 

Küçük şeyhlerin Hilmi Bey (Hilmi Sema-Erkal), bu kutsal ve tarihî eserlerin yıkım ve tahribini bir türlü kabullenemez. Bir çözüm bulmak için günlerce düşünür taşınır. Uykusuz gecelerin ardında valiyi öldürmeye yemin eder. Bütün plan ve hazırlığını yaptıktan sonra bir silâh temin eder. Bir ikindi vakti dalgın ve düşünceli bir halde Araba Pazarı Semti’ndeki Çarşı Karakolu’nun karşısında bulunan Bediüzzaman’ın evinin önünden geçer. Bediüzzaman pencerenin camını parmaklarıyla tıkırdatır. Hilmi Bey, tıkırtının geldiği cama dönüp bakar. Bediüzzaman el işaretiyle onu eve çağırır. Hilmi Bey kendi kendine “Bu ihtiyar Hoca Efendi ne istiyor? Acaba bir ihtiyacı mı vardır?” diyerek ahşap evin merdiveninden yukarı çıkar. Odanın kapısını çalarak içeri geçer. Selâm verir. Bediüzzaman da onun selâmını alır. Bediüzzaman ona kürsüye oturmasını söyler. Kürsüye istemeye istemeye oturduğunda yüzüne yapışan bir üzüntü ve gözlerini karartan öfkesi vardı. Acelesi olduğu her hareketinden belli oluyordu. 

Bediüzzaman’a: “Buyurun Hocaefendi bir emriniz mi var?” diye sorar. Bediüzzaman Tahmidiye Duâsı’nın yazılı olduğu bir mecmuayı ona uzatır. Ondan bu duâyı bir defa yazmasını ister. Hilmi Bey kendisini yukarıya kadar çağıran Bediüzzaman’ın bu kadar kolay bir isteğinin olmasına şaşırır. Hilmi Bey, memnuniyetle deyip duâ yazılı mecmuayı alır. Eve döndüğünde Tahmidiye Duâsı’nı saatlerce yazar. Hilmi Bey duâyı yazdıktan sonra içinde alevlenen yangın yavaş yavaş söner, gerilen sinirleri sakinleşir ve her an öldürmeye hazır bekleyen öfkesi söner. Aklı yeniden duygularının dizginini eline alır. Kısa bir süre sonra öyle yufka bir yüreğe sahip olur ki karıncayı bile incitmez duruma gelir. O zalim valiyi öldürmekten vazgeçer. Ardından Kur’ân hakikatlerinin nuruna pervane olan bir Nur Talebesi olur. Hilmi Bey bu olaydan sonra Bediüzzaman’a yakınlaşır. Bu yakınlığı beraber girdikleri Denizli Hapishanesi’nde dokuz ay boyunca onun çorbasını pişirmeye kadar uzanır. Hilmi Bey’in bu samimiyet ve dostluğu Bediüzzaman’ı çoğu zaman duygulandırır. Bediüzzaman, Kastamonu’da bahar ve yaz mevsiminde Karadağ ve Hacı İbrahim dağlarına çıkardı. Hilmi Bey ise Karadağ yakınında bulunan Tepecik Köyü’nden gelerek Bediüzzaman’a hizmet eder ve ona talebelik ederdi.

Bir ara Hilmi Bey Karadağ’a geç gider.  Bediüzzaman, bütün aramalarına rağmen Hilmi Bey’i bulamaz. Hilmi Bey, geç bir zaman sonra buluşacakları yere gelir. Bediüzzaman, Hilmi Bey’e: “Kardeşim insanın yemeğe içmeğe ihtiyacı olduğu gibi, konuşmaya da, sohbete de ihtiyacı vardır! Sen neredesin?” dedi. Bu sitemi ile ona olan muhabbetini ve yakınlığını gösteriyordu. Bediüzzaman Hazretleri bir lâhika mektubunda Hilmi Bey’e çok duâ ettiğini ve bu isim hürmetine aynı isimdeki bazı zalimleri de affettiğini söylemektedir. Bediüzzaman, Hilmi Bey’in arkadaşlığının hatırı için İç İşleri Bakanı Hilmi Uran’a bedduâ etmekten vazgeçtiği bir mektubunda şöyle yazmaktadır:

“Hilmi Bey! Tâliin var. Ben hapiste ve burada iken hakkımda seni merhametsiz gördüm. Ne vakit hiddet ettim, bedduâya niyet ettim, Hilmi Bey namında benim bir kardeşim ve Nurun has bir şakirdini her vakit hayırlı duâmda ismiyle zikrettiğimden, sana bedduâya niyet ederken, bu hayırlı duâya mazhar Hilmi Bey ismi âdeta şefaatçi oldu, beni men etti; ben de o niyetten vazgeçtim, senin beni tâzip eden memurlarından gelen eziyete tahammül edip, o bedduâdan vazgeçtim.”

Bediüzzaman, mektuplarında ondan “Kastamonu’nun yüzünü ak eden Hilmi Bey” diye bahseder. Hilmi Bey’in ismi, Risale-i Nurlar’ın lâhika mektuplarının muhtelif yerlerinde sitayişler ve duâlarla zikredilmektedir. 

Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ Lâhikası’ndaki bir mektubunda: “Kastamonu’da Nurlar’a hizmet eden ‘Küçük Şeyh’ namında Hilmi Bey bana mektubunda, Nurcu olan refikasının vefatını bildiriyor. O merhume hakkında medar-ı şükrandır ki bir iki aydır duâlarımda ‘Zehralar’ dediğim vakit, ‘Hacerler’ de derdim; içimde, o merhumeyi de niyet ediyordum. Vefatını bilmiyordum. Cenab-ı Hak, ona binler rahmet eylesin ve akrabasına sabr-ı cemil ihsan etsin. Âmin!” diye yazar.

İman ve Kur’ân hizmetinde bulunan bu isimsiz, resimsiz, unvansız Nur kahramanı Hilmi Bey ömrünün sonuna kadar istikametle ve sadâkatle Risale-i Nur için çalışır. 1891 yılında Kastamonu’nun Tepecik Köyü’nde doğan Hilmi Bey, 27 Ocak 1960 yılında vefat eder ve Kastamonu Kabristanı’na defnedilir. 

Okunma Sayısı: 3853
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ihsan pilatin

    29.7.2019 15:19:54

    Allah ebeden razı olsun.

  • Abdullah

    28.7.2019 10:55:07

    Çok kıymetli bir yazı. Üstat,hilmi beyi büyük bir belaya maruz kalmakta kurtardığı gibi,büyük bir fitneği de önlemiştir. Elinde iktidarı bulunduranlar,bahaneler arıyor ki ehli imanı cezalandırsın.Hilmi bey eğer niyet ettiği gib işi fiiliyata dökse idi,olay bir bomba etkisi yapar,ülkeyi çalkalardı.Ve bunun sonucunda meydana gelecek sosyal sartıyı,beraberinde getireceyi belayı insan düşünmek bile istemiyor.Cenab-Hak Üstadımızdan ebediyen razı olsun.Akıcı,sürekleyici bir tarzda ,Nurlu hayatın bir safhasını etkili kalemiyle anlattığı Misbah hocamızı can-ı gönülden tebrik ediyorum.

  • emin bozkus

    28.7.2019 09:51:41

    Harika

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı