"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Korku ve eğitim

Misbah ERATİLLA
03 Ocak 2021, Pazar
Sabah kahvaltımı yaptıktan sonra matematik ödevimi yapmak üzere sıcak, sessiz, korunaklı bir anne gibi kucağını açmış kütüphaneye gittim.

Matematik defterimi açtım, kitapta yazılı ödevi çözmeye başladım. Bütün ödevimi nakış hassasiyetiyle yaparak kütüphaneden ayrıldım.

Dersin başlamasına az bir süre kala okula vardım ve derse yetişmek için koşar adımlarla sınıfa geçtim. Bugün sınıfta bulutlu gönlüme güneş doğacaktı, çünkü ödevimi eksiksiz yapmıştım. Matematik dersinde dayak yemek ve azar işitmek bana uzak görünüyordu. Matematik öğretmenimiz zil sesiyle bir biçerdöver hızıyla sınıfa girdi. Kapıya yakın sıradan ödevleri kontrol etmeye başladı. Oturduğum üçüncü sıraya varmadan tokat sesleri duyulmaya başlamıştı. 

Matematik öğretmeni sıramıza vardığında ilk olarak arkadaşım Mehmet’in ödevini kontrol etmeye başladı. Öğretmen gaza basılan ağır tonajlı kamyon sesi gibi bir sesle ödevi parmağıyla göstererek, “Bu ne?” dedi ve arkadaşımın çenesine vurmaya başladı. Arkadaşımın yaptığı ödevin çoğu yanlış olmuştu. Öğretmenin kravatı, gömleğin yakasının üstüne çıkmıştı. Sıra bana geldiğinde korkunun yağmur damlalarının şiddetlenerek üzerime yağdığını hissettim. Öğretmen kareli matematik defterimi yanına çekti. Yaptığım ödevleri bir kartal çevikliğinde süzerek avının yanlışını aramaya başladı. “Bu ne?” dediğinde yüreğim yerinden fırlar gibi oturduğum sıradan sıçradım. Gözlerim karardı, artık hiçbir şeyi görmüyor ve duymuyordum. Tokatlar gelmeden dayak yemiş gibi acı duydum. Ardından tokatlar üst üste geldi. Her yediğim tokadın acısı gittikçe azaldı. Öğretmenin konuştuklarından hiçbir şey anlamıyordum. Saatlerce yaptığım ödevlerim boşa gitmişti. Matematik öğretmeni bir ders boyunca ödevleri kontrol etti. Diğer sıralarda duyulan tokat sesleri içime korku okları atarak kalbim yaralanıyordu. Azar ve öfke dolu yüksek sesi “Tembel, işe yaramaz, beceriksiz!” gibi sözleri akıl direksiyonumu elimden almıştı.

Ortaokul yıllarım boyunca parmak kaldırıp ders anlatma cesareti bulamadım. Parmak kaldırmak istedim, ama “Ya yanlış yaparsam, ya heyecanlanır da ne dediğimi unutacak olursam!” düşüncesi bir kılıç gibi sürekli başımın üstünde sallandı. Yıllarca sınıfta sesimi çıkarmadan dersi anlıyormuş gibi dinledim ve öğretmenle göz göze gelmemek için hep kitaba ya da yere baktım. Sınıftaki rüzgârlı hava beni her zaman telâşlandırmıştı. Dersin bitmesini beklerken zili bir kurtarıcı gibi hep sevmiştim.

Yine bir gün matematik dersi başladı ve sınıfın elektrik şarteli inmiş gibi bütün sesler bir anda kesildi. Öğretmen, sınıfa iki bilinmeyenli denklemle ilgili bir işlem sordu. Soru sessizlik içinde havada kaldı. Öğretmenin emeğinin karşılığını bulamayan bir baba gibi gözleri öfkeyle kızardı. Öğretmenin kızdığını anlayan öğrenciler, kopacak fırtınanın onlara bir zararı dokunmasın diye sıralarında sessizliğe büründüler. Öğretmenin sorusuna kim cevap verecek diye çaktırmadan etrafıma kaçamak bir bakış attım. Sorunun cevabını biliyordum, ama ya yanlış cevaplarsam diye boğazıma takılan bir lokma gibi öylece kaldım. Bütün sınıfın nefesi kesilmişti. “Biri cesaret gösterip işlemi yapsa da hepimiz kurtulsak!” diyordum kendi kendime. Herkes sus pus olmuştu. Matematik öğretmeninin ses tonu gittikçe daha da yükseliyordu: “Bu kadar zamandır anlatıyorum. Hâlâ soruya öküzün trene baktığı gibi bakmanızdan bıktım” dedi. İkinci sırada oturan ufak tefek bir öğrenciye, “İşlemi çöz bakalım!” dedi. Öğrenci, son nefesini verir gibi tahtaya çıktı. Başına bir kurşun sıkılacakmış gibi iki de bir dönüp öğretmene bakarak işlemi titreye titreye tahtaya yazdı. Titreyen elinden tebeşir iki sefer yere düştü. Sonra işlemi doğru olarak çözünce rahatlamıştık. “Oh be, nihayet biri cevap verdi!” diyerek dayak yemekten kurtulduğumuzu sandık. Öğretmen, arkadaşımızın yakasından tuttu, “Niye şimdiye kadar bekledin!” diye öğrenciyi tokatlamaya başladı. Öğrenci, “Korkuyordum.” dedi. Öğretmen: “Benden neden korkuyorsun ki?” diye bağırıyordu. Bu arada öğretmenin yüzü, ter ve toz karışımıyla çamura bulanmıştı. Öğrenci ise suya batırılmış gibi ter içindeydi. Ders zili çaldığında herkes derin bir oh çekmişti. Öğrenci yerden yorgun bir savaşçı gibi kalktı. Öğretmen sınıftan çıkarken tehditler savurarak “Önümüzdeki derste konuya devam edeceğiz.” dedi.

Lise ikinci sınıftaki Cahit öğretmenimin korkuyla aramdaki bağı koparmasına kadar sınıftaki işkence günlerim sürdü. Yumuşak bir gönül esintisiyle ve güvercin ürkekliğindeki çekingenliğimi sınıf karşısında beni konuşturarak korkumla yüzleştirdiğim gün, içimdeki korku gitmişti. Cahit Hoca, güven veren derin hoşgörüsü ile beni Lokman Hekim gibi tedavi etti. Sonraki yıllarda artık korkmadan konuşabiliyordum. Korkuyu bir torbaya doldurarak ağzını bağladım ve bir daha dönmemek üzere derin bir çukur kazarak gömdüm. Öğretmenliğimin ilk gününden itibaren girdiğim bütün sınıflarda önce korkuyu gönüllerden sildim sonra derse başladım.

Okunma Sayısı: 3419
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer YAŞAR

    3.1.2021 13:24:12

    '' Öğrenci, son nefesini verir gibi tahtaya çıktı. '' cümlesiyle zaten bir dönem sözde öğretmenlik yaptığını zanneden mahlukatlar hayatımızı zindana çevirmişlerdi. İyi yürekli öğretmenlerimiz vardı, onların sayesinde bu toplum okudu.

  • Ali

    3.1.2021 13:23:06

    Teşekkürler müdürüm. 1972/ 73 yılı Hasanoğlan Öğretmen Okulu 1.sınıfın 2.haftası. O kargaşada matematik ödevini unutmuşum. Stajyer matematik öğretmeni D.Soylu ödev kontrolü yaptı unuttuğum için ödev yapılmamış. Tahtaya çıkarttı:" İşte karşınızda vatan kurtaran aslan.Böyle seçkin bir okula böyle bir öğrenci... Ardından tak tak iki tokat arkadan 2 tekme otur yerine. O hocayı sevemedim matematikten korktum.Matematik notum hep iyi olmasına rağmen matematiğe ısınamadım..

  • Mahmut Avcı

    3.1.2021 12:33:45

    Acı ama gerçek bu ülkede iki meslek, bu gibi davranış yaklaşımlarından dolayı bir süredir İlahi kaderin remzine uğradı eden karşılığını aynıyla bulur.Şimdi ise resetlenme zamanı.

  • Nusret Koyuncu

    3.1.2021 12:16:42

    Hocam güzel bir anlatım.batman orta okulunda 70 yıllarda matematik hocamız mustafa öztop malatyalı vardı bu anlatınımdan hiç bir eksiklıgı yoktu.o dönemde okuyan arkadaşlarımız mustafa hocayı iyi tanırlar.selamlar

  • Menduh

    3.1.2021 12:05:54

    Bu şekilde sindirilen milletler ne yapsın. Evde anne baba, okulda öğretmen, askerde üst devre ve komutan baskısı, her 10 yılda bir askeri vesayet. İktidarı ele geçirenlerin muhaliflere baskısı, haydi gelde huzurla yaşa. Haydi gelde üretim yap, fikir geliştir. Neymiş efendim insanın doğduğu coğrafya kaderiymiş.

  • Ramazan Turan

    3.1.2021 11:10:42

    Güzel bir yazı olmuş..yazarın ellerine sağlık..korku önemli bir konu bir şekilde bunun atlatılabileceğini bizlerin de anlatması gerekir..insan hayatında bu gereksiz korkularla karşılaşılır..fakat insan inş..bunu akılla yener..işte bu konuyu güzel izah etmekte önemlidir..

  • Diyaettin okuyan

    3.1.2021 11:02:16

    Ya müdürüm allah sizden razı olsun çok uzun zamandır bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum çünkü o dönemlerde hepimiz aynı şeyleri yaşadık çoğumuzun yaşadıklarını kaleme dökmüşsünüz.ellerinize emeğinize ve kaleminize sağlık olsun.

  • ihsan

    3.1.2021 10:40:40

    Allah razı olsun.

  • Yakup

    3.1.2021 06:58:34

    Yazınız olayı iliklerimize kadar yaşattı. Teşekkürler

  • Said Yüksekdağ

    3.1.2021 01:25:55

    Öğretmenlerin sorumluluğunun ne derece önemli olduğunu idrak ettiren bir yazı olmuş. 👏

  • Cenk çalık

    3.1.2021 01:23:36

    Harika bir yazıydı. Çoğumuzun hayatında böyle öğretmenler maalesef menfii izler bıraktı. Tabiki iyi öğretmenlere de rast geldik. Rabbim sayılarını artırsın. Sözün özü iyiler de kötüler de unutulmuyor. Umarım artık evlatlarımız insana değer veren, sevdiren öğretmenlerimiz tarafından yetiştirilir. Son söz Efendimiz'indir: (asm) "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz."

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı