ABD’de 3 Kasım’da yapılması planlanan başkanlık seçim süreci devam ediyor. Mevcut Başkan Donald Trump’ın 2016’daki seçimleri kazanarak, sonrasında yapılan tartışmalar hatırlardadır. Trump hakkında, önceki ABD başkanlarından farklı olduğu epey konuşulmuştu.
Trump’ın öncelikle siyasî geçmişi yoktu. Kendisi çok zengin bir iş adamı. 2016’daki seçim kampanyasında göçmenlik karşıtı ve Meksika sınırına duvar örülecek söylemiyle dikkat çekmişti.
Trump, görev döneminde, 2015’te İran ile AB ve P5+1 (ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere + Almanya) arasında Viyana’da imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı’ndan, yani İran Nükleer Anlaşması’ndan çekildi. Bununla birlikte Trump, 8 Aralık 1987’de ABD ve SSCB arasında imzalanan Orta Menzilli Kuvvetler Anlaşması’ndan da çekildi. Trump, Rusya’yı Anlaşma’yı ihlâl etmekle suçlamıştı. Her iki gelişme de, ABD’nin geleneksel dış politikasında bir kırılma şeklinde yorumlanmıştı.
Kendine has uslûp ve davranışıyla, aynı zamanda eski ABD başkanlarından farklılığıyla öne çıkan Trump’ın, seçimleri kaybetmesi ihtimali de özellikle dış politika hususunda değerlendiriliyor.
Trump ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un’un 2018’de Singapur’da, 2019’da Vietnam’da ve askerden arındırılmış bölgede toplam üç defa görüştükleri biliniyor. Trump’ın, Kim Jong’la görüşmeleri sürdürmeye istekli olduğu belirtiliyor. Ancak Biden’ın, “Pyongtang yönetimi için Jong-Un’un önerecek bir şeyi yoksa ya da rejim yavaş yavaş çökerse”, Kuzey Kore’yle görüşmeyeceği bildiriliyor. Biden’ın böylece eski başkan Barack Obama’nın “Stratejik Sabır” politikasını izleyeceğine ihtimal veriliyor. ABD, Kuzey Kore’den nükleer silâhların tamamen yasaklanmasını talep ediyor. Kuzey Kore ise, ekonomik ambargonun kademeli olarak kaldırılmasını istiyor.
Trump, yakın geçmişte Çin’i haksız ticaret uygulamaları iddiasıyla suçlamış ve Huawei gibi bir dünya markasına da yasak getirmişti. Birde Trump, Çin’den ithal edilen mallara daha katı bir gümrük vergisi koymasıyla birlikte, iki ticaret devi ABD ve Çin arasındaki anlaşmazlıklar başlamış oldu. Buna ek olarak Trump’ın, bazı uluslar arası anlaşmalardan tek taraflı çekilme kararının, Çin’in başta ticaret olmak üzere küresel etkisini göstermesinin önünü açıyor. ABD’de Demokratlar’ın insan hakları konusunda, Cumhuriyetçiler’e nazaran daha çok söylemde bulunduğu kaydediliyor. Seçimleri Biden’ın kazanması halinde, Sincan ve Uygur Müslümanları’nın yaşadığı hak ihlâllerine yönelme ihtimali üzerinde duruluyor. Böylelikle ABD ve Çin’in farklı bir alanda da karşı karşıya gelmesi muhtemeldir.
Rusya ise, Trump’ın 2016’daki seçim galibiyetinin mimarı olmakla gündeme gelmişti. ABD’nin, İran Nükleer Anlaşması’ndan çekilmesiyle Rusya ile ilişkilerinde dalgalanma yaşandı. Ancak daha sonra Moskova’nın savaş başlıklarını dondurmayı istekli olduğunu ifade etmesi üzerine, Rusya ve ABD arasında “Yeni Başlangıç Anlaşması”nı uzatma önerileri hakkında anlaştılar. Dolayısıyla her iki ülke ilişkilerinde ilerleme kaydedildi. Fakat Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhakı ve 2018’de eski bir Rus ajanı ile kızının zehirlenmesinin arkasında Moskova’nın olduğu iddiaları, yine iki ülke ilişkilerinde iniş-çıkışlara sebep oldu.
Demokratlar’ın adayı Biden’ın, seçimi kazanırsa, İran Nükleer Anlaşması’nı yeniden uygulamaya koyacağı ihtimal dahilindedir. Böyle bir durumda ABD’nin, Suudi Arabistan ve İsrail’le olan ilişkilerinin zarar göreceği düşünülüyor. Çünkü S. Arabistan ve İsrail’in, İran Nükleer Anlaşması’na karşı çıktıkları belirtiliyor.
Trump’ın seçimi kaybetmesinin, yukarıda zikredilenlerden dolayı Kuzey Kore ve Çin’in de kaybına olacağı değerlendiriliyor. Seçimleri Biden’ın kazanması hâlinde ise, mevcut Korona salgınının getirdiği derinleşen ekonomik sorunlar ve sağlık alanındaki âcil hizmetlerin karşılanması gündemiyle meşgul olacağa benziyor. Bir bakıma dış politikadan daha çok iç sorunlarla baş etmesi kuvvetle muhtemeldir.