"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir “Garip Hâfız”

Muhsin Duran
02 Ağustos 2012, Perşembe
Bizim kültürümüzde; “İlmin başı marifetullah, Allah’ı bilmek, marifetullahın başı ise muhabbetullah Allah’ı sevmektir” denilmiştir.
Muhabbet, sevmenin ifrat seviyesi olan aşk derecesidir. Allah’ı muhabbet derecesinde seven kimse, insan olmanın sırrına ermiş demektir. Hayat penceresinden o muhabbetle bakmak, hakikî imanın ve ilmin alâmetidir. Bu bakış tarzı insanın dünya ve ahirette mutlu olmasının da kaynağıdır. İnsana, İsmail Hakkı Hazretlerinin;
“Hak şerleri hayreyler,
Ârif ânı seyreyler,
Zan etme ki gayreyler,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler” bakış acısını kazandırır.
Böyle bir kişinin muhabbetullah denilen Allah aşkı, hayatın faaliyetleri olarak açığa çıkan meşklere dönüşür. Dünya sahnesinde roller alınır, sahneler kurulur, sahneler bozulur. O’nun yazdığı her senaryo hoş renklere bürünür, güzel şekillerde görünür. Bir ömür renk cümbüşü olur, akar gider.
Garip Hâfız evvelâ, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri gibi temiz bir nesepten geldiği için, daha önemlisi de; Allah’ın kelâmı Kur’ân-ı Kerim’le bir ömür boyunca haşir-neşir olduğu için, kendisinde muhabbetullahın tecelli ettiği “o erlerden” birisidir. Onun içindir ki, tasarrufu diğer mânâ sultanları gibi hayatta iken yaşadığı topraklarda devam ettiği gibi vefatından sonra da devam etmektedir.
Gümüşhacıköy de, Allah dostlarını misafir eden Anadolu’muzun birçok yeri gibi Garip Hâfız’ı misafir etmekle değerine değer katmıştır.
Muhabbetullaha nâil olmuş Allah dostları, yılların değil, yüzyılların ötesinde de olsalar, hâlâ bizim komşularımız, dostlarımız, bizden birileridir. O yerlerde oturanlar da sever, onları tarih sahifelerinden tanıyanlar da severler. Allah kendisini seveni sevdirmez mi? O isterse bütün kullarına sevdirir.
Onları yöneticilerimizin de sahiplenmeleri, programlarla anmaları yakın tarihimizde sevindirici bir milâttır ve bence çok önemlidir.
***
Geçtiğimiz günlerde işte böyle bir sevgiliyi; Garip Hâfız’ı anma programına katılmak için Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesindeydik.
***
Topkapı Çinili Camii’ni “ilimler fakültesi” hâline getirmiş olduğu halde, doğduğu topraklarda da bir mum yakma gayretinde olan Ahmet Yüter Hoca’nın dâvetlisiydik.
Kadim ve saklanmış kültürümüzü “ağzından bal akıyor” deyimimize uygun bir üslûpla anlatmayı zevk-i selim haline getirmiş olan Dursun Gürlek Hoca’mız ve sevgili kardeşim Recep Seyhan’la birlikte bendeniz Gümüşhacıköy’de yeni farkına vardığım bir çok güzellikleri yaşadım.
Kaymakamlık, Müftülük ve Belediyenin içinde bulunduğu organize Türkiye adına bana bir başka haz verdi.
Kısa zamanda ziyaretlerinde bulunduğumuz genç ve aktif kamu yöneticilerinin, halkın seviyesine inen, onlara göre hitap eden, yaptıklarını ve yapacaklarını dinleyince farklı olduklarını anladım.
Yakın geçmişimizin abus yüzlü, güya ciddî, ama itici idareci görünümünde, makamına girenleri soğuk karşılayan, halkına ve değerlerine tepeden bakan yöneticilerin artık tarihe gömüldüğünü sevinçle gördüm, geleceğimiz adına sevindim.
Kamu yöneticilerinin bu tür programlarla, halkın içerisinde bir arada bulunmaları devlet çarkının istikrarlı dönmesinin de alâmetidir.
Gümüşhacıköy seyahatim, naçizane şu tesbitleri yapmama vesile oldu;
Anadolu’nun ve bütün Türkiye’nin sağlıklı kalkınmasında imar ve inşa kadar eğitim, kültür ve san'at faaliyetlerinin de önemli olduğuna inanıyorum. Yoksa insanlar modern görünümlü, kaba davranışlı bireyler olur. Onların idaresi de zordur, hiçbir şey onları mutlu etmez.
Günümüz Türkiye’sinin olumlu şartlarında kamu yöneticileri daha fazla çalışmalı. Bilhassa önemini arz ettiğim, ilim, kültür, san'at alanında gayretlerini, hizmetlerini arttırmalılar. Yazılı kanunlar kendilerine belki böyle bir görev yüklemiyor olabilir, ama toplumun bu konuda, açlık derecesindeki ihtiyacı onları mutlaka harekete geçirmelidir.
Bu sebeple İstanbul ilim, kültür, sanat adamlarımızın yetiştiği bir şehir, bir “üniversite” hüviyetindedir. Burası da, Türkiye’nin en uzak il veya ilçesine bugünkü şartlarda uçakla bir-bir buçuk saat mesafededir.
Türkiye’nin her bölgesi bu birikimli insan kaynağından mutlaka istifade etmelidir.
Bu iş emir-komuta anlayışından uzak, adeta zevk haline getirilmelidir.
İlim, san'at ve kültür faaliyetleri başta organize edenler olmak üzere herkese zevk verici “hobi” kıvamında olmalıdır.
Bahsedilen faaliyetler şu konularda olabilir:
Kültür konferansları (tarih, turizm, edebiyat, şiir, yazarlık kursları)
Osmanlıca kursları, Osmanlıca eser mütalâaları,
Yöresel ihtiyaçtan doğan sanat dalları,
Klâsik san'atlarımız; hüsn-ü hat, ebrû, tezhip, minyatür, resim kursları gibi dallar ilk akla gelenlerdir.
Bu anlayışla her hafta sürdürülen ilim, san'at, kültür, kurs programlarıyla Anadolu baştan sona bir mektep, bir okul haline getirilmelidir.
İnanıyorum ki, günümüz şartlarında bu sahada kamu yöneticilerinin vatandaşımızın sofrasına koyacağı birçok nimetler var ki; kendileri bunu daha iyi biliyorlar.
Bu ortamı Gümüşhacıköy’de gördüm.
***
Eğitimli ve san'atkâr bakışlı insanların yaşadığı bir toplum daha huzurlu olacaktır.
Bizlere Anadolu misafirperverliğinin en güzel örneğini sunmuş olan, Kaymakam Bey’e, Müftü Bey’e, Belediye başkanına arkadaşlarım adına en içten teşekkürlerimizi sunuyorum. Lütfen kabul buyurunuz.
Halkınızla nice Garip Hafız Programları’na ulaşasınız.
Okunma Sayısı: 2205
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı