"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

O geliyor O (Sallallahu aleyhi vesellem)

Muhsin Duran
11 Nisan 2012, Çarşamba
Her İlkbahar geldiğinde içim kıpır kıpır olur. Üçyüz bin çeşit hayvanat bir o kadar da bitki çeşidinin canlanması elbette herkesi hissiz, duygusuz bırakmaz.

Ama asıl önemlisi; Peygamberler Peygamberi, Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu alayhi ve sellem, ekmelüttahiyya Efendimizin İlkbahar mevsiminde doğumuyla dünyayı teşrif etmiş olmaları etrafında akıl, fikir, his ve duygularım yoğunlaşır:
“Böyle bir Zat-ı Ekmel bu dünyadan mı geçmiş?” diye duygu seline kapılırım.
Her Cumartesi Kubbealtı’nda Değerli kardeşim, Dursun Gürlek Hoca’nın halkasında 30-40 kişilik bir gurupla Osmanlıca mütaalaları yaparız. Geçen hafta rahmetli Mahir İz Hoca’nın “Yılların İzi”nde övgüyle bahsettiği yine merhum talebesi Selçuk Eraydın’nın Osmanlıcasıyla yazmış olduğu Kemâl Edip Kürkçüoğlu’nun bir Nât-ı Şerif’ini okuduk. O, ehli kalp, Edibi Zikemâl:

Nat-ı Şerif
Ey zatı ezelden beri cânânım benim
Dîdârına bin kerre fedâ cânım benim
Lütfundan eminim yine ey şâhı şefaat
Vardır bilirüm cürmi firâvânım benim
Hikmetini anlamak sebebi feyzü felâhım
Devletlü yüzün kıble-i irfânım efendim
Allah’ı gören gözlerin aşkına bir kez
Bak bende-i muhtâcına Sultanım Efendim
.........
diye devam eden mısralarında, dizelerinde inliyordu.
 ***
Dedim ya, her İlkbaharda beni çocukça hülyalar işgal eder.
Dünyanın en yüksek tepesine çıkayım. Karşımda, dalgaları dağın eteklerine çarpan okyanuslara döneyim. Semayı kaplamış, arş emrini almış, bulutların arasından göz kırparak batmakta olan güneşe, biraz sonra başlayacak olan gecede yeni doğmuş aya, yıldızlara, ertesi güne merhaba diyen bütün insanlar başta olmak üzere canlı cansız varlıklara her yere, herkese mağara gibi bir ağzımla, Efendimizle ilgili Kur’ân başta olmak üzere, kutsal kitaplardaki övgüleri, yazılmış, bestelenmiş, kasideleri,nât-ı şerifleri,mevlîdi nebevîleri bir ömür boyu okuyayım,haykırayım,sesleneyim.O’nun gelişini herkese duyurayım: “O geliyor O (sav)” diye ilan edeyim.
***
Karın altından başını çıkaran ilk müjdeci kardelen, taşın arasından biraz önce süngüsünü uzatmış incir çekirdeği, henüz kıpırdayarak çıkan otlar, çimenler. Dalın ucundaki tomurcuklar, güller, karanfiller, nergisler, hanımelleri, lâleler, gecesefaları, gelincikler. Çetin bir kış geçirmiş fakir-fukara, kırlarda, bayırlarda dolaşan aç susuz kalmış hayvanlar, yeni doğan yavrular, sürüngenler, sinekler, böcekler, kelebekler, hayata, güne merhaba diyen her şey, herkes onu karşılayacaklar. Çünkü O bütün güzellerin ve güzelliklerin sahibi, Sani-i Zülcelâl ve ikrâmın: “Ey habîbim, ey sevgilim, Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım” (1) buyurduğu, varlığımızı borçlu olduğumuz güzellikler pınarı, güzeller güzelini karşılayacaklar.
“Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” (2) diye övdüğü, merhamet çağlayanı, gönüller sultanını karşılayacaklar. Siz ey Allah dostları, Resûlullah âşıkları. Kitaplarınızda O’ndan o kadar bahsettiniz ki; O’nu ne kadar iyi tanıdığınızı âlemlere duyurdunuz. O’nunla olan yakınlığınızı bize de anlatın. Âlemi manâda, yakazada gördüklerinizi tarif edin, tasvir edin. Yaratılış ağacının en mükemmel meyvesinin tadından, lezzetinden bize de bahsedin. Bitkilerin sultanı güle yakınlığımız gibi, kuşların sultanı bülbülü tanıdığımız gibi, İnsanların Sultanı’nı tanıtın.
Her daim dilinden salavatı eksik etmeyen “mega kentin genç evliyaları” O’nunla ilgili rûyalarınızı bizimle paylaşın.
Paylaşın da, heveslerimizin arkasında sarhoşcasına koştuğumuz şu günlerde belki aklımız, ilmimiz, imanımız bize rehber olur.
Tazelensin imanımız, yeşersin kupkuru duygularımız, tıpkı O’nun müjdecisi İlkbahar gibi.
Şu canlı hayatın var oluşu gibi, Hayat isminin tecellisi gibi.
***
O fakir fukaranın, garip gurebanın, köle yapılmış kimsesizlerin koruyucusu idi.
O acıların en büyüğünü tatmıştı. Kendisi de öksüz ve yetimdi.
Doğduğu topraklardan sürülmüştü. O kendisi için yaşamamıştı ki.
Dünyada kalışını, “bir yolcunun dinlenmek için bir ağacın altında mola vermesi olarak” algılamıştı.
O, ‘’Kahvaltımızı getir ya Aişe’’ dediğinde.
‘’Yiyecek bir şeyimiz yok, Ey Allah’ın Resulü’’ cevabı karşısında: ‘’O halde oruç tutmaya niyet edelim’’ diyecek kadar kanaat ve şükür denizi idi.
***
O’nun gelişi bayram olmaz mı? O’nun gelişini karşılamak için herkes, her varlık yola düşmez mi?
O’nun gelişi kaplerde sıcaklık, gönüllerde ferahlık, dünya işlerinde kolaylık sağlamaz mı?
Kısacası O’nun terbiyesine girmiş insanlık mutlu olmaz mı?
Son kelamı söz sultanlarından birisine, Bediüzzaman’a bırakalım:
***
İ’lem eyyühe’l-aziz!
Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.
Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur.
Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur.
Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.
Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî onun andelîbi olur.
Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, nur-u Muhammedî o Sultan-ı Ezelin makarr-ı saltanat ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san’atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münâdi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları dâvet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san’atları,harikaları ve mucizeleri tarif ediyor.Halkı o saray Sahibine,Saniine iman etmek üzere câzibedar, hayretfezâ davet ediyor.
Din-i İslam ve kemal-i iman için Allah’a hamd olsun. Daire-i İslamın merkezi ve envar-ı imanın menbaı olan Muhammed ile onun bütün al ve ashabına, gece gündüz, ay ve güneş devam ettikçe salat ve selam olsun.

Medyun O’na cemiyeti, medyun O’na ferdi,
Medyundur O mâsuma bütün bir beşeriyet,
Yâ Rab! bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.      

M.Akif Ersoy            

Okunma Sayısı: 1477
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı