01 Mayıs 2011, Pazar
Geçen günlerde muhteşem bir Kutlu Doğum Haftası açılış programı düzenlendi. Diyanet İşleri Başkanımız bu yıl, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) “merhamet” sıfatıyla öne çıkarılacağını, günümüzde merhamet sıfatına son derece ihtiyacımızın olduğu mesajını vermişti. Medyamız sağ olsun “Bunca aktüalite içerisinde bu konunun da ne önemi olabilir ki?” anlayışıyla konuyu sadece bir gün gündemde tuttular.
Devamındaki günlerde öyle müthiş bir olay yaşadık ki; eğer bu olay önce yaşanmış olsaydı ve Sn. Mehmet Görmez’in konuşmasının arasında, merhametle ilgili üçüncü sayfa haberleri ve insanların görüşlerinin ekrana yansıtıldığı vetireye konulsaydı, sanırım hafızalarda derin bir iz bırakırdı.
Bildiğiniz gibi Bedri Baykam toplantıdan çıkarken birisi tarafından bıçaklanmıştı. Can acısıyla sokaktan geçen insanlara, arabalara feryat ve figan ederek:
“Bıçaklandım, yaralandım bana yardım edin, beni hastaneye götürün” diye koşuşturmasına rağmen kimse imdadına gelmiyor. Hemen yanında duran özel bir aracın camını tıklatıyor. Araçtaki vatandaş onun sesini duymuyor, aracına almıyordu. Nihayet ticarî bir taksi “müşterisini” alıyor ve bıçaklanmış bir insanı müşteri olarak acil servise yetiştiriyordu.
***
Bugünlerde bazı belediyeler vatandaşlarımızı, tarih bilinci oluşsun diye, Çanakkale Şehitlerimizi ziyarete götürüyorlar. Şehitlikte bir anıt-heykel var. Ecdadımızın erdemini, merhametini simgeleyen bir anıt. Yaralı bir İngiliz askerini Mehmetçik kucağına almış savaş meydanında, havada uçuşan kurşunlara aldırış etmeden, canı pahasına, şefkat ve merhametle, o zamanki ismiyle “sargı yerine” taşıyor.
***
Bıçaklanmış yaralı Bedri Baykam’ın feryadını duymayanlar, görmeyenler, onu ideolojisinden, felsefesinden, televizyon programlarındaki çığırtkan tavrından dolayı duymamazlık görmemezlik etmediler.
Sokaktaki vatandaş Ressam Baykam’ı ne tanır, ne bilir. O halde bugünkü insanımıza ne oldu ki bir yaralının yardımına koşmayı, ona acımayı, merhamet etmeyi algılayamıyor, hissedemiyor, bilemiyor...
Dünün kültüründe, savaş meydanında kurşunlara hedef olma pahasına hem de bir düşman askerini “sağlığına kavuşsun, telef olmasın” diye sırtında taşıyan Türk insanı vardı. Bugün ise ülkesinin TV ekranlarında bol keseden çağdaşlık medeniyet, hümanistlik nutukları, duyulduğu, savrulduğu halde, kendisinden başkasına merhamet etmeyen bir Türk insanı yetiştirilmiş. O Türk vatandaşı ki, en az sekiz yıl bu devletin okullarında eğitilmiş, pardon eğitilememiş. Ona hâlâ merhamet denilen bir güzellik öğretilememiş. Eğitimimiz adına ne feci, ne vahim bir hâl.
Şurasını sesimizin çıktığı kadar yüksek bir sesle söylemeliyiz ki, devlet “iyi bir yurttaş-vatandaş” yetiştiremiyor.
Bana göre Baykam dünyaya Türk toplumunu test eden bir olay yaşattı.
***
Takip ettiğim kadarıyla Sayın Baykam, televizyon programlarında her zaman merhameti, yardımseverliliği besleyen ve insanlığa öğreten din kurumuna karşı olan cephede san'atın, çağdaşlığın, medeniliğin temsilcisi olarak yer alıyor ve topluma sanki din bu değerlere karşıymış mesajı veriyordu.
***
Sayın Baykam,
Bildiğiniz gibi, usta ressamlar paletlerinin ve tuvallerinin üzerinde istedikleri renk tonlarını kolaylıkla çıkarır ve tablonun uygun yerlerinde hemen kullanırlar.
Ama aynı ustalar, cömertlik, fedakârlık, muhabbet-sevgi, tevazu-alçakgönüllülük ve nihayet sizin de, bizim adımıza bağıra-çağıra sokaklarda arayıp da (hemcinslerim adına üzülerek ifade edeyim ki) bulamadığınız “merhamet”in renklerini paletlerde, tuvallerde, tablolarda ne yazık ki kolay kolay yakalayamazlar. Bu renk cümbüşü, bu tonlamalar ancak ve ancak dinler aracılığıyla insanlığa armağan edilmiştir. Bugün ve de kıyamete kadar o güzel renklerin katoloğu ise, Hz. Muhammed (asm) ve onun eliyle insanlığa armağan edilen İslâm dinindedir.
Kaderin eliyle içinde yer aldığınız o kaza tablosu, hepimizi düşündüren ibretlik bir tablo idi.
Dileğimiz; içerisinde, bugünkü toplumumuzun acilen ihtiyacı olan yukarıda zikrettiğim davranış kurallarının, renklerinin yer aldığı, hepimizi mutlu eden kolektif tablolara imza atmamızdır.
Zira, sergi salonlarındaki tabloları sadece meraklıları izliyor, bu tür tabloları ise ekranlardan bütün dünya izliyor.
Eğer dünyalılar yeni medeniyetler inşa edeceklerse, onlara İslâmın söyleyeceği çok şeyler var. Aksi halde bu dünya, insan kılıklı robotların dünyası olur.
Türk aydınının idealindeki çağdaş toplum ise böyle olmasa gerek, bu aydın velev ki sayın Baykam olsa bile...
Günümüzün çağdaş (!) toplumunu test etmiş olan Baykam’a, Allah’tan acil şifalar diliyorum.
Okunma Sayısı: 1974
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.