25 Aralık 2013, Çarşamba
Bir defa din siyasete alet ediliyor olmasın, bunun arkasından gelecek olan; siyasetin ticarete alet edilmesidir. Açıkçası, hizmet aracı olması gereken siyasetin kaçınılmaz olarak menfaat aracına dönüşmesidir. Bunun çok somut bir örneği, yakın zamanda kamuoyunun gündemine gelmiş; fani âlemden göçmüş bir liderin dünya görüşünü devam ettiren bir partinin önemli bir isminin, “cihad paralarının aile fertlerince zimmete geçirildiği” iddiası ve şaibeli miras konusunun mahkemeye taşındığı haberleri basında yer almıştı.
Siyaseti millete hizmet ekseninden çıkarıp ideoloji odaklı hale getirirseniz; kaçınılmaz olarak, hedefe ulaşmak için her vasıtayı mubah sayar, duvara toslayıncaya kadar hatalarınızı göremezsiniz. Arabayı devirdikten sonra yanlışı görmenin ise bir yararı yoktur.
İdeoloji odaklı siyasette, kamu yönetiminde liyakat esas alınmaz; makamlar, taraftarlara peşkeş çekilir. Lâyık olmadığı makam ve mevkilere gelenlerin, o mevkilerin sağladığı imkânlardan yararlanma dışında bir dertleri olmaz.
Bu gibilerin yapacağı yolsuzlukların ortaya çıkması halinde; kabak, onları oralara getirenlerin başında patlar. Tıpkı, son büyük yolsuzluk ve rüşvet hadisesinde olduğu gibi..
Bu operasyon her ne sebeple yapılmış olursa olsun, mızrak çuvala sığacak gibi değil. Sayın Başbakandan öncelikle beklenen, “Bu hırsızlıkları yapan, babamın oğlu da olsa yanına bırakmayacağız” demesiydi. Oysa “Bu operasyonu yapan babamın oğlu da olsa yanına bırakmayacağız” şeklinde, beklenenin tersini söylemiştir.
Sanki on bir yıldır ülkeyi yöneten kendisi değilmiş ve o bürokratları başkası atamış gibi sorumluluktan uzak bir tepki veriyor. Siyaset tarihimize bakacak olursak, seçmen herşeyi görmezlikten gelebilir, ama yolsuzluğu affetmez. Şüyuu vukuundan beter kabilinden bu tür yolsuzluk iddiaları, yapılan birçok iyi hizmetleri gölgede bırakır ve ön plana geçer. Sayın Başbakanın bu olay karşısında göstermiş olduğu yanlış tepkinin karşılığını sandıkta en azından oy kaybı şeklinde görmesi muhtemeldir. Karşısında alternatif bir partinin olmaması en büyük şansı olsa da, oylarının tahminlerin altına düşmesi beklenir.
Her vesile ile dini referans veren bir kişinin, bu hadise karşısında “Hırsızlık yapan kızım Fatıma dahi olsaydı cezasını uygulardım” sadasına kulaklarını kapatması, doğrusu anlaşılır gibi değil. Üstelik “bu işi bakan çocuklarına bulaştıranlar” gibi tuhaf bir beyan sarf edecek kadar hissiyatının esiri olmuştur. Bunu duyan, sanki o çocukların bir şekerleme ile kandırılabilecek, ağzında emzik taşıyan masum sabiler olduğunu sanır.
Diğer taraftan, adı Hizmet Cemaati olarak öne çıkanların da bu tür kavgaların içinde görülmelerinin herşeyden önce kendi dâvâlarına zarar vereceğini anlamaları gerekir.
Okunma Sayısı: 1115
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.