"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Medresetüzzehra” eğitim modeli (3)

MÜŞFİK GEMİCİ
26 Kasım 2013, Salı
“Medresetüzzehra”nın eğitim modeliyle ilgili;
3. Soru: Emirdağ Lahikasında geçen; “Medresetüzzehra mânâsında, Câmiü’l-Ezher üslûbunda bir darülfünun, hem mektep, hem medrese olarak bir üniversite için, tam elli beş senedir Risale-i Nur’un hakaikine çalıştığım gibi ona da çalışmışım” beyanındaki “Câmiü’l-Ezher üslûbu”ndan kasıt nedir?
Câmiü’l-Ezher, 10’uncu asırda, Fatımîler tarafından, Şiiliğin neşri amacıyla, Kahire’de bir medrese külliyesi olarak tesis edilmiş, fakat bilahare Eyyubîlerin Mısır’a hakim olması ile Sünni anlayış benimsenmiş,  eğitim ve fetvalar Sünni görüşe göre verilmiştir. Asırlarca İslamî ilim merkezi olarak; Kur’an, Fıkıh, Mantık, Belagat, Astronomi gibi dersler okutulurken; 1960’dan sonra, Tıp, İşletme ve Mühendislik gibi fakülteler eklenerek üniversite yapısına dönüştürülmüştür.   
Kaynaklardan, 19. yüzyılın sonlarında yayına başlayan el-Menar adlı dergide, o devirde Ezher’i yetersiz gören Reşid Rıza ve M. Abduh gibi yenilikçi âlimlerin, bu müessesenin ıslahı konusunda makaleler yayımlamış olduklarını öğreniyoruz.
Üniversite Rektörünün (Şeyhinin) Mısır’daki darbe yanında tavır alması ve ayrıca üniversitenin web sitesinin İngilizce versiyonunun hâlâ yapım aşamasında olduğu gibi göstergelerden, mezkur zatların yenilikçi ıslah çabalarının kalıcı bir tesiri olmadığı söylenebilir. http://www.azhar.edu.eg/ )
Bu noktada, El-Ezher’in bugünkü durumu; Vahhabilik, Selefilik ve benzeri cereyanların etkisi ile Şia’ya karşı tavrı; ayrıca Türkiye’de basılan Mushaflarla ilgili geçmişte vermiş olduğu menfi fetva ile son zamanlarda tartışma konusu olan bazı güncel fetvalar gibi hususlar üzerinde ayrıca durulmalıdır.
Acaba, Bediüzzaman Hazretlerinin “Ezher üslûbu’ndan” kastı, İslam âlemine hitap eden ve aynı zamanda fetva yetkisine sahip bir müessese olabilir mi? Dikkat edilirse; “üslûp” yani tarz, şekil olarak, Ezher’ alınıyor fakat “Medresetüzzehra mânâsında” ifadesinden, “mânâ” yani anlam, muhteva (içerik) bakımından yeni bir yapı düşünüldüğü anlaşılıyor.
Müellif-i Muhterem tarafından, Meşrutiyet sonrası 1910’lu yılların başında, Bitlis-Van-Diyarbakır üçgeninde bölgesel olarak tesisi önerilen bu müessesenin, daha sonra, 1950’li yıllarda; “...bir İslam üniversitesi Asya’da lâzımdır. Tâ ki İslam kavimlerini... menfi ırkçılık ifsat etmesin.”  ifadesiyle, uluslararası bir vasıfta olması öngörülmüş olmasına rağmen; halen bu konu üzerine yapılan fikir beyanları, nedense bölgesel bazda kalmakta ve Emirdağ Lahikasında ifade edilen uluslararası nitelikte olması hususu pek fazla dikkate alınmamaktadır.
Netice itibariyle; kurulacak Medresetüzzehra Üniversitesinin;  El-Ezher gibi İslam âlemine hitap eden ve önemli meselelere çözüm üreten (fetva yetkisine haiz); eğitim muhtevası ise medrese ile mektep manalarını kapsayacak şekilde olması söylenebilir. 
4. Soru:  “Medresetüzzehra Üniversitesi”nin çatısı altında hangi fakülte ve bölümler yer alacaktır; bu üniversitenin; “Hem mektep, hem medrese” vasfını taşıyabilmesi için, nasıl bir eğitim programı uygulanacaktır? Ayrıca, başlangıçta bölgesel olarak düşünüldüğünde, üç dilden (Arapça, Kürtçe, Türkçe) söz edilmişken; geniş bir coğrafyaya hitap edecek bir İslam Üniversitesinde, bugünün global dünyasında, programa başka hangi dillerin eklenmesi gerekir?  
Takip edebildiğim kadarıyla, Medresetüzzehra üzerine yapılan sempozyumlarda sunulan tebliğlerde ve konu ile ilgili yayımlanan pek çok makale ve yazılarda, birtakım değerli fikirler serd edilmiş olsa da, bu sorulara tam bir cevap bulamadım. Yani henüz zarftan mazrufa, isimden içeriğe geçilememiştir.
Köprü Dergisinin arşivlerinde de konu ilgili bazı yazılar bulunmaktadır. 68’inci sayıda,  “Bir Model Olarak Medresetüzzehra Projesi” başlıklı oldukça muhtevalı bir makale yayımlanmış, fakat orada da “Bediüzzaman’ın üç dilde tedrisat yapılmasını öngördüğü ve DP zamanında Doğu Üniversitesi konusunda yabancılarla istişare yapılmasını tasvip etmediği” gibi bir yargıya varıldığı görülmektedir.
Netice itibariyle: Medresetüzzehra’nın teşkilat şeması ve müfredat programı konusunda ciddi anlamda planlı- projeli akademik çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Bu hususta, özellikle Risale-i Nur’a vâkıf, İslam âlemi ve Batıdaki eğitim kurumlarının yapısını bilen; eğitimci akademisyenlere önemli görevler düşmektedir. Ancak iyi bir ekip çalışması ile Bediüzzaman Hazretlerinin öngördüğü şekilde bir eğitim kurumunun teşkilat şeması ve müfredat programı ortaya çıkarılabilir.    
Son zamanlarda çeşitli zeminlerde, Medresetüzzehra Projesinin hayata geçirilmesi yönünde talepler dile getirilmektedir. Şayet bir gün bu talepler karşılık bulur ise, bu üniversitenin teşkilat yapısı ve eğitim programları konusunda, daha fazla gecikmeden, gerekli çalışmalar şimdiden başlatılmalıdır.
Bu çalışmalar yapılırken, kuşkusuz, temel kaynak olarak; tümüyle Risale-i Nur Külliyatı, özellikle de Münazarat, Muhakemat, İşaratül İ’caz ve Tabiat Risalesi gibi eserler esas alınacaktır.  Bu bağlamda aşağıdaki beyanları göz önünde bulundurmak gerekir:
“...fünun-u cedide yanında ulûm-u diniye de lâzım ve elzemdir.” “...Şarkın terakkiyatı din ile kaimdir.  Başka vilâyetlerde sırf fünun-u cedide okutturursanız da, Şarkta... ulûm-u diniye esas olmalıdır.”
 “...Şark Darülfünununun ilk müteşebbisinin bir ders kitabı olan ve ulûm-u müsbete ve fenniye ile ulûm-u imaniyeyi barıştıran ve bu otuz seneden beri bütün filozoflara meydan okuyan... Risale-i Nur’un...” “... Ulûm-u diniye o üniversitede esas olacak.”
“...Ehl-i medrese, ehl-i mektep, ehl-i tekkenin musalâhalarıdır. Tâ, temayül ve tebadül-ü efkâriyle lâakal maksatta ittihad eylesinler.”  
 “...Şark Üniversitesinin bir nevi programı olmaya lâyık üssü’l-esas dersi ise, Kur’ân-ı Hakîmin hakaik-i imaniyesini tefsir eden ve bütün meselelerini, fünun-u akliye ile ve delâil-i mantıkıye ve müsbete ile tesbit ettiren ve mâkulâtla ders veren Risale-i Nurdur ki, yeni asrın üniversitelerinde ve mekteplerinde okutulmaya şâyandır.”
Bu noktada, 2’nci sorunun cevabında kullanmış olduğumuz “Müellif, bu ilimler birlikte okutulacak demiyor”  cümlesini; “bu ilimler birbiriyle barıştırılarak okutulacak” şeklinde tavzih etmek gerekir.
Ayrıca, bu üniversitede dinî ve sosyal bölümler dışında, mühendislik ve tıp gibi bölümler yer aldığı takdirde; eğitim programında dinî ilimlerin ağırlıklı olarak yer almasına işaret eden yukarıdaki beyanlar çerçevesinde, bu bölümlerde dinî ilimler ne ölçüde ve şekilde yer alacaktır? Hazırlık sınıfı gibi bir çözüm olabilir mi? Bu gibi konular üzerinde ayrıntılı çalışmaya ihtiyaç vardır.
Teşkilat şeması ve eğitim programı ile ilgili öneriler ve muhtemel riskler ayrı bir makale konusudur.
Medresetüzzehra Üniversitesinin eğitim programı hazırlanırken, diğer İslam ülkelerinde uluslararası tecrübeye sahip bilim adamlarının düşünceleri de dikkate alınmalıdır. Meselâ, çağdaş bilim adamlarından Malezyalı Prof. Osman Bakar’ın, “İnsan Yayınları” tarafından dilimize çevrilen; “İslam Bilim Tarihi ve Felsefesi” adlı eserin ek’inde yer alan, “21. Yüzyılda Bir İslam Üniversitesinde Uygulamalı Bilimler ve/veya Mühendislik Bilimleri Felsefesi Dersleri İçin Sıhhatli Bir Müfredat Tasarlamak” başlıklı bölüme bakılabilir.
Okunma Sayısı: 1673
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı