Yine heyecanla beklenen bir Çarşamba akşamı. “İnnemel mü’minune ihvetun” sırrıyla, iman kardeşliği ile tebessüm eden yüzler, muhabbet ve özlemle kucaklaşmalar ve ruhun teneffüs vakti. Kısa bir hasbihal. Diğer bir ifadeyle, meleklerin bile gıpta ettiği mü’min kardeşlerin birbiriyle tesellileşme sahneleri. Buna bu dünyevileşme çağında o kadar çok ihtiyaç var ki.
Geçen haftaki dersin bir özeti babında Mesnevi-i Nuriye’nin Mukademe’sinin 2. Nokta’sı tekrar edildi. Akabinde Mukaddeme bölümünün 3., 4. ve 5. Noktalarının mütalaası yapıldı. Yani buraya aktardığımız cümleler, bir işaret kabilindendir.
Malum dem ahir zaman, şartlar ağır, hastalıklar çeşitli ve şiddetli. Akıllar, kalpler ve ruhlar şüpheler ile yaralı. Bu asırda öyle kuvvetli manevi bir ilaçlar lazım ki hem ruha hem kalbe hem de akla iyi gelsin. Ve nefsi de terbiye etsin. Üstad Bediüzzaman, manevi hocaları olan Mevlana (ra), İmam-ı Rabbani (ra)ve İmam-ı Gazali (ra) gibi akıl ve kalp ittifakıyla giden üstadlarının dersiyle, dahilde nefis, hariçte muhtaç mütehayyirlere ve ehli felsefeye karşı manevi mücadele etmiş adeta her şeyde marifetullaha geniş yollar açmıştır. Hz. Musa (as) gibi asasını nereye vurmuş ise oradan marifetullaha bir pencere açmıştır.
Risale-i Nur eserleri talib-i hakikat olanları kısa bir sürede tedavi ediyor. Yaralarını sarıp hastalıklı niyetlerimizi, davranışlarımızı ve hatta olayları okuma biçimimizi onarıp her şeye Rabbimizin bir mektubu nazarıyla bakmamızı sağlıyor. Bu şuurlanma antrenmanları neticesinde olaylara; dış aleme mana-i harfi nazarıyla bakmaya başlıyoruz demek mümkündür. Bu da kulluk kalitemize katkı sağlıyor.
Elhasıl, Risale-i Nur zamanın yaralarına tam bir ilaç ve gelecek zaman hastalıklarına da merhem gibi bir eser külliyatı. Yeter ki okuyalım ve yaralarımızı tedavi için çalışalım.
Binlerce elhamdülillah demekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Ayrılırken tekrar kucaklaşmalar ve hasretle gelecek diye beklenen Çarşamba geceleri.
Mesnevi-i Nuriye okumalarıyla bir sonraki çarşambaya kadar kendimizin güvenli bir kalede olduğunu ve Peygamberimizin (asm) yanımızda bulunduğunu tasavvur ediyoruz.
Bakalım sonraki Çarşamba’da hangi hakikatlere pencereler açılacak?