"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir ziyaretin hatırlattıkları

Muzaffer KARAHİSAR
18 Aralık 2019, Çarşamba
Üstad, 1 Mart 1927’de Barla’ya adım atlış. Yabancı, yalnız, kimsesiz, yaşlı bir maznun olarak ikamete mecbur edilmiş. Tek parti rejiminin aveneleri; tehlikeli, şüpheli, yasaklı bir insanmış gibi halka korku ve evham vermişler! Görünen köy kılavuz istemezmiş…

Kısa zamanda insanlar Bediüzzaman’ı yakından tanımışlar. Üstadımızın imanını, ibadetini, ilmini, ihlâs, istikamet ve istiğna düsturunu, ahlâk ve faziletini keşfetmişler. 

İlâhî rahmete muhtaç gönüller, O Nur halesi etrafında pervaneler gibi toplanmaya başlamış. İslâm, iman ve Kur’ân dâvâsının Nurlu ışıklarını fark eden saffı evvel, mübarekler heyeti Nura, huzura, huşuya yönelmişler... Bediüzzaman’a gönüllü talebe, Risale-i Nurlar’a kâtip olma şerefine nail olmuşlar. Üstadın etrafında iman, Kur’ân’a hizmetinde seferber olup eşsiz fedakârlıklar ve başarılar sergilemişler. Risale-i Nurlar tevafuklarla, kerametlerle ve inayet-i İlâhî ile ve “sırran tenevveret” düsturuyla kırlarda, dağda, bağda ihlâsla, ilhamla, ciddî gayretlerle telif edilmiş… 

Kuzeyden gelen kızıl tehlike ve içerdeki dessas, tahribatlarla insanların maneviyatı zarar görüyordu. İman kalasının tehlikede olduğu zulüm ve inkâr devrinde Bediüzzaman Asr-ı Saadet anlayışıyla Barla’da küllî bir diriliş hareketi başlatmış. Kur’ân tefsiri Risale-i Nurlar’ın telifi, yazılması, tebyizi, tasnifi, tashihi manevî bir fabrika gibi gece gündüz demeden elle çoğaltılmış. Kur’ân ve iman hizmeti Nur postacılarıyla adım adım Anadolu’nun en ücra yerlerine kadar ulaştırılmış. Ulvî İslâm dâvâsına gönül vermiş kahraman talebeler durmadan, yorulmadan, samimî gayretleriyle Nurları muhtaçlara götürmüşler. Nurlar memleketin her köşesinde kabul görmüş, yazılmış, okunmuş, inkişaf etmeye başlamış…

Rabbim Üstada Isparta kahramanlarını, saffı evvelleri, mübarekler heyeti, Nur postacıları, sadık talebeleri, muhlis kardeşleri ve kadim dostları vermiş… İnsanları iman hizmetinde istihdam etmiş. Yüzlerce adsız kahramanlar, sıkıntılara, çilelere, hapislere, zindanlara, zulümlere karşı sabır ve metanetle göğüs germişler… 

O devirde Barla’da Üstadı ziyaret eden bahtiyarlardan Afyonkarahisar Başmakçı İlçesinde ikamet eden Ali Çelikkanat, 87 yaşında. (*) Çiftçilikle meşgul olmuş, mübarek, mütevazı, Nur yüzlü bir ihtiyar… 

Yıllar geçmesine rağmen o ziyaretin sevincini, mutluluğunu ve heyecanını unutmamış. Genç yaşta dayısı ile birlikte Gönüller Sultanı Üstadı Barla’da görüp ziyaret etmeye karar verip düşmüşler yola!... 

Barla’ya Üstadın evine vardıklarında hizmetinde Hüsrev Ağabey varmış. Üstadı ziyarete geldiklerini söylemişler. Hüsrev Ağabey, Üstad istirahat ediyor, deyince bu kadar zahmetli ve tehlikeli yolculuktan sonra, “acaba göremeyecek miyiz?” diye telâşlanmışlar! 

“Uzak yoldan, biz Başmakçıdan geldik. Hocayı ziyaret etmeliyiz, belki bir daha gelemeyiz, göremeyiz haber verin” anlamında rica etmişler…

Konuşmaları işiten Üstad, içeriden gelmiş. Şefkat abidesi, misafirlere, hoş geldiniz, demiş. 

Gerisini Ali Çelikkanat’ın videodaki anlatımına bırakalım: “Biz de hoş bulduk, dedik. “Nerelisiniz?” dedi, biz de “Başmakçı’lıyız” dedik. “Ben, Başmakçı’yı çok seviyorum” dedi. “En iyi dostlarım Başmakçı’da” dedi. O devirde “Risale-i Nur okuyan Süvari Hafız, Hüseyin Fedai, Bizim Babalık, Davılcıların Ali… Başmakçı ‘da bir de Karaman Hoca vardır” dedi… Hepsini tanıyordu. Daha sonradan Nurlar’ı tanıyanlar da çok oldu. Sarışın, mavi gözlü, boyu posu iyiydi. Lâkin zayıftı, çok zayıftı. Çok sakin, sıcak, samimî, güler yüzlü bir insandı. Biz görmesek, dedikleri gibi isyana kalkacak, tehlikeli biri zannederdik. O kendi halinde, Allah dostu, bütün ilimleri toplamış da dağıtıyormuş gibi sakindi. Bize “iyi çalışın, iyi çalışın” dedi. “Allah bir, Peygamber (asm) hak” dedi. Elini öptürmüyor. Dayım ayrılırken elini öpmek istedi. Elini öptürmüyordu. Dayıma öptürmeyince, ben de sokulamadım… Bediüzzaman Said Nursî… mübarek bir insandı.”

96 yaşında asırlık çınar Ali Çelikkanat, Üstada yaptıkları ziyareti hiç unutmamış. Hâlâ o anı anlatırken duygulanıyor…  Duyduğu, gördüğü ve intibalarını tatlı bir hatıra olarak heyecanla çok şeyler anlatmak istiyor. Ancak kelimelerin kifayet etmediği lisan-ı halinden ve ifadelerinden anlaşılıyordu… 

(*) Kaynak: Dr. Osman Fedai.

Okunma Sayısı: 3813
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı