Her zaman geçmiş dönemlerdeki başarılarımızı anlatır dururuz.
Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’u fethetmesiyle ve Şahi toplarını icadıyla, Kanunî’nin Fransuva’ya yazdığı meşhur mektupla övünürüz. Nice memleketleri fethedip nice halklara huzur ve adaleti götürdüğümüzden bahsederiz. Bu ve bunun gibi medar-ı iftihar konuları anlattıktan sonra derin bir “Ooofff!” “çeker keşke bizde o zamanda yaşayıp o orduların içinde bulunsaydık, biz de o sevaplara nail olsaydık” der hayıflanırız. Bu hayıflanmanın altında enaniyet varsa yani fetheden ordunun bir ferdi de ben olsaydım, yapanlar bizlerdik cihetinden konuya yaklaşırsak bunun manevî olarak hükmü zarardır. Ancak hayıflanma manevî kazanç noktasındaysa çok da üzülmemize gerek yok. Devirler ve devrin şartları değişir, ancak mücadele her zaman metod farkıyla devam eder.
“Biz de ecdadımız gibi hak yolda mücadele verip büyük sevaplar kazanabilir miyiz, bunun bir yolu var mı?” diye sorarsanız; cevap, “Evet var!” şeklinde olacaktır.
Her asırda devam eden, Peygamberimiz’in (asm) deyişiyle büyük cihad; yani nefis ve şeytanla verilen mücadeledir. ‘Hakikî mücahit, nefsine karşı cihad açandır.’ (Tirmizi, Cihad 2). Demek ki haram olan nefsanî arzularımızı Allah için terk ettiğimizde çok ciddî manevî kazanç içinde oluyoruz. Bununla birlikte dedelerimizin geçmişte at sırtında kılıçla yaptıkları maddî cihadı biz torunları bu zamanda iman hakikatlerini yaşamak ve Nur hizmetlerinde bulunmakla manevî olarak devam ettirebiliriz. Bu konuyu Üstad Hazretleri Emirdağ Lâhikası’nda ‘Hem onlar bu mübarek kalemleriyle eski zamanda büyük mücahit kahramanlarının kılıçlarının kudsî hizmetlerini görüyorlar.’ sözüyle ifade edip bizi şevklendirmektedir.
Hayıflanıp üzülmeye, keşke demeye gerek yok. Şu anki dönemde elimize silâh alıp maddî cihadla mücadele edemeyeceğimize göre kendini medeni dünya diye tanımlayan dünyaya karşı en güzel manevî cihad Üstadımızın tabiriyle “Medenilere galebe çalmak iknâ iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbâr ile değildir.” metodunu kullanmakla yapılır. Bu metotla ihlâsla mücadele verip manevî kazancı Allah’tan bekleyerek inşallah dedelerimize lâyık torunlar olabiliriz.