Tv ve internetten belgesel seyretmek, dizilerin boğucu havasından kurtulmak için ruha nefes aldıran en güzel alternatiflerden biridir.
Dizilerdeki ucuzluğu ve mânevî tahribi göz önüne aldığımızda yayınlanması yıllar süren ve estetik duygularımızı okşayan belgesellerdeki kalite ayrı bir cazibe konusu.
Yine çok sevdiğim belgesellerden birini izlerken, spiker köy hayatı yaşayan ve kendisini hayvanlarına adamış bir teyzeyle sohbet etmeye başladı. Spiker,
- Arkadaşsız ve toplumdan uzak kalarak bu hayvanlarla yaşamak sıkıcı olmuyor mu? diye sordu teyzeye.
Teyzenin cevabı manidardı:
- Onlar benim sırdaşlarım, onlar benim evlâtlarım gibi. İnsanlar gibi bana zarar vermiyorlar, beni üzmüyorlar bu yüzden onları çok seviyorum dedi.
Bu cevap beni çok etkiledi ve “Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar.” (A’raf, 179) Âyeti şimşek gibi çaktı. Medeni olan, aklı olan ve meleklerden üst makama çıkma yetkisi ve donanımı olan insan gıybetle, dedikoduyla, lâf taşımayla, hasetle vefasızlıkla, öyle bir derekeye inmiş ki, röportaj yapılan teyze hayvanları insanlardan daha çok sever olmuş.
Bu durum günümüzde gerçek bir vakıadır.
Bediüzzaman’ın, “Fıtratınız bozulmuş mu ki, en muhterem bir halde bir kardeşinize karşı, etini yemek gibi en müstekreh bir işi yapıyorsunuz?” serzenişi bugün bizim ettiğimiz gıybetlerle insanî ve medenî duygulardan sukut edip, hayvanlardan da aşağı inme tehlikemizi gösteriyor.
İnsanların biribirini çekiştirdiği ve kardeşlik ile dostluklarını zedeledikleri bu zamanda Bediüzzaman şöyle dostluk köprüleri kuruyor:
“Evet, bazan birtek dostunu bir iki saat görmek için, yirmi gün yol gider ve yüz lirayı sarf eder. Şimdi bu acîp, dostsuz zamanda samimî kırk elli dostunu birden bir iki ay görmek ve Allah için sohbet etmek ve hakikî bir teselli alıp vermek—elbette başımıza gelen bu meşakkatler ve zâyiat-ı mâliye, ona karşı pek ucuz düşer. ehemmiyeti kalmaz.” (Şuâlar, s. 275.)
Hayvandan aşağı düşmemek ümidiyle...