"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mucizelerin dili

Oğuz Bakırcı
28 Mart 2020, Cumartesi
Geçmiş kavimlere peygamberler gelmiştir. Dönemlerinde ne revaçtaysa ona göre de mu’cizeler verilmiştir. Bu mu’cizeler aklı ikna ve gönülleri mutmain etmek için Allah tarafından yaratılan olağanüstü durumlardı. Mu’cizeler gösterildikten sonra kişilere iman veya inkâr tercihi sunulmuştur.

Son peygamber Hz. Muhammed (asm) dönemi dahil süreç bu şekilde devam etmiş. Peki Hz. Resulullahtan (asm) sonra gelen, özellikle Ahirzaman nesilleri mu’cizeler görmeden nasıl inanacaktı ve inananlar nasıl tatmin olacaktı? Tam bu noktada Hz. Peygamberin (asm) en büyük ve kalıcı mu’cizesi Kur’ân-ı Kerîm sorumuza cevap veriyor.

Bu yazıda günümüze bakan yalnızca iki mu’cizeden bahsedeceğiz.

Birincisi, insanın yaratılış hikâyesinin günümüz ultrason teknolojisiyle ancak anlaşılabilecek sıralamayla Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılmış olmasıdır. Müminun Sûresi’ndeki 23/12-14 âyetlerinin mealinde “nutfe, kan pıhtısı, çiğnemlik et, kemiklerin yaratılışı, kemiklere et giydirme...” şeklinde özetlenebilir.

Eğitimsiz, hatta ümmi bir zat günümüz ilmî ve teknolojik verileriyle ulaşılabilen bilgileri bütün asırlardaki insanlara, kâinata ilân etmektedir.

Âyetin geldiği dönemde sahabeler bizim şimdi kavradığımız boyutta anlayamazlardı. Biz ise teknoloji sayesinde bu mu’cizeye günümüzde ancak şahit oluyoruz. İşte bu bize gösterilmiş binlerce mu’cizelerden birisidir.

İkinci olarak Zariyat Sûresi 47. âyette kâinatın genişletilmesinden bahsedilmektedir. Son yüzyıla kadar kâinatın sabit olduğu kabul görüyordu. Ancak geliştirilen tekniklerle kâinatın sürekli genişlediği ispat edildi. Bu mu’cize de geçmiş devrelerde belki de bir bilgi olarak okunup geçildi, ama bugün bizim için mu’cizenin ta kendisidir. Yine bu sözü de aynı ümmî zat dile getrmiş ve her sözü doğru çıktığı gibi bu sözün de doğruluğu zamanı geldiğinde ispatlanmış ve bizler yine bir mu’cizeye daha şahitlik ediyoruz.

“Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın bütün hayatında vahdaniyetten sonra en daimî dâvâsı ve müddeâsı ve esası âhirettir; elbette O Zâtın (asm) nübüvvetine ve sıdkına delâlet eden bütün mu’cizeleri ve hüccetleri, bir cihette, dolayısıyla âhiretin tahakkukuna ve geleceğine şehadet ederler.” (Asay-ı Musa, s. 36.)

Efendimizin (asm) parmaklarından su aktığını, seslenişiyle ağaçların kökleriyle birlikte geldiğini, işaret parmağıyla ayı ikiye böldüğünü görüp iman edenler veya imanı ziyadeleşenler olduğu gibi bugün bizler de yukarıda sadece iki tanesini zikrettiğimiz ve bunun gibi binlerce olan mu’cizeleri görüp duyduktan sonra etmiyorsak iman etmemiz veya imanlıysak imanımızın ziyadeleşmesi gerekmez mi?

Allah kalplerimizi ilim ve imanla doldursun ve hakikati bulduktan sonra ayaklarımızı hakta sabit kılsın. Amin.

Okunma Sayısı: 1968
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı