Alvarlı Efe’yi (Muhammed Lütfi Efendi) birçok kimse tanır.
Hani, “Seyreyle güzel kudret-i Mevla neler eyler/ Allah’a sığın adl-i Teâlâ neler eyler” diye başlayan şiir ona aittir. Erzurumluların tabirince, “Efe Hazretleri” hem orada hem de çok yerde tanınan ve sevilen âlim ve fazıl bir şahsiyettir. Erzurum Hasankale’ye (Pasinler) bağlı Alvar köyündendir. Merak eden hayatını okuyabilir.
Alvarlı Efe ile Üstad Hazretlerinin mektuplaşması ve birbirine muhabbeti de vardır. Barla Lahikası’nın 226. Mektubunda Hulûsî ağabeye yazdığı şu mektup buna bir misaldir:
“Hulûsi Beye hitaptır.
Aziz, Sıddık, muhlis kardeşim,
Evvelâ: Biraderzadem Halil Nâci’nin dünyevî musibeti, beni de cidden mahzun eyledi. Cenab-ı Hak onu da kurtarsın, size de sabır ve tahammül ihsân eylesin. Amin. Nur’un eskiden beri hiç sarsılmayan muhlis bir kahramanı elbette dünyanın geçici, kıymetsiz, fânî vaziyetleri karşısında telâş etmez, mağlûp olmaz inşaallah!.
Saniyen: Silsile-i ilmiyede bana en son ve en mübarek dersi veren ve haddimden çok ziyade şefkatini gösteren, Hazret-i Şeyh Muhammedü’l-Küfrevî’nin (kuddise sirruhû) hulefâsından Alvarlı Hoca Muhammed Efendiye ve ihvanlarına çok selâm ve arz-ı hürmet ederim. Ve o havâlide Nurlarla alâkadar senin dostlarına çok selâm ve Nur hizmetinde muvaffakiyetlerine dua ederiz.”
Yine, Üstadın talebelerinden Salih Özcan’ın bir hatırasında da, şunlar anlatılır:
Üstad Emirdağı’nda idi. Yanına gittim. Erzurum’a gideceğimi söyledim. O da, “Mehmed Alvarlı’ya benden selâm söyleyin. Bana dua etsin. Ben onu duama aldım, dua ediyorum.” dedi. Yanımda askerlik yapan Mehmed diye bir erimle Kasımpaşa camiinin müezzini Hafız Mehmed ile birlikte gittik. Beni tanıttılar. Kulağı ağır duyuyordu. Kulağına eğilerek, “Üstad’ın selamı var, bana dua etsin diyor” dedim. Efe Hazretleri yaşlı ve hasta olmasına rağmen, birden bire doğruldu; “Bediüzzaman bizim medar-i iftiharımızdır. Biz onun duacısıyız. O da bize dua etsin.” dedi. Bunu gelip Üstada anlatmıştım. O da memnuniyetini izhar etmişti.
Efe Hazretlerinin köyü olan Alvar’dan Kars’a giden bir tren yolu geçmektedir. Biz de zamanında o hatta “Mehmedcik ekspresi” ile seyahat etmiştik. Muhterem İhsan Atasoy’un, “Hulusi ağabey” ile alâkalı yazdığı kitabında dikkatimi çeken bir paragraf görmüştüm. Makalenin başlığına da aldığım o paragraf meâlen şöyleydi:
Efe Hazretleri bir gün tekkesinde müridleriyle birlikte oturmaktadır. Trenin geçtiğini görünce aniden ayağa kalkar ve talebelerinin şaşkın bakışları altında trene doğru tazime geçip “Bu trende Asrın Müceddidinin talebesi geçiyor!” der.
Meğer o tarihlerde, Kars Askerlik Şube Başkanlığı’na tayin olunan Albay Hulûsi Yahyagil ağabey o trenle vazife yerine, Kars’a gitmekte imiş. İşte bunlar öyle kalb gözü açık büyük evliya zatlardı. Allah hepsine rahmet eylesin!