11 Ocak 2014, Cumartesi
İskenderun, Dörtyol, Reyhanlı, Hatay hattı…
Bundan birkaç sene önce, bir ağabeyimiz, Bursa’ya bir hemşehrisinin geleceğini, Nurları daha yeni tanıdığını bildirip, alâka göstermemizi istemişti. Her türlü hizmete, elimizden geldiği kadar icabet etmeye gayret ettiğimizden ilgili kardeşi telefonla aramış, konuşmuş ve tanışmıştık. Kardeşimiz, hem gazetemize abone olmuş, hem de derslere devam edip, hizmetlerimize iştirak etmeye başlamıştı. İşte bu minval üzere devam ederken, bu kardeşimizin askerliği geldi çattı. Hatay’a gidecekti. Vesile olduk ve sağolsun oradaki ağabeylerimiz, hemen irtibata geçip, misafir ederek, birliğine götürmüşler. İşte bunlar ona çok tesir etmiş. Daha sonra yemin merasiminde, Hatay’a gelen anne-babasına da ağabeylerimiz sahip olup, evlerinde misafir edince, anne-babası şaşırmış: ”Oğlum, bu nasıl iş ya! Bizi hiç tanımayan insanlar, evlerinde yatırıp misafir ediyorlar” deyince, o kardeşimiz de “İşte anne, bunlar Nurculardır” demiş.
Bu görüşme vesileyle, Hatay’daki ağabeylerimiz, bizi de dâvet etmişlerdi. Geçenlerde, o dâveti de dikkate alarak, Hatay’a gitme durumumuz hâsıl oldu. Önce İskenderun’a vâsıl olduk. Orada Risale-i Nur dersimize iştirak ederek, beraberce istifade ettik. Cevvâl bir cemaatimiz vardı. Dörtyol’dan da gelenler olmuştu. Çay arasında tanışma yaptık. Eskiden tanıdığımız bazı arkadaşlarımızı gördük. Onlarla eskileri, eski hatıraları, tanıdık ortak dostları yâd ettik. Maşaallah, sabaha kadar Risale okunsa, yılmadan dinleyecek, müdakkik bir cemaat gördük. Tabiî, çok yerde yaptığımız gibi orada da Yeni Asya gazetemizle alâkalı tahşidatta bulunduk. Alıp okumanın ehemmiyetinden bahsettik.
Ertesi gün, Dörtyol’a giderken, yazının başında bahsettiğim asker kardeşimizi birliğinde ziyaret ettik. Tabiî benim geleceğimi hiç tahmin etmiyordu, görünce şaşırdı. Yanına asker arkadaşları da geldi. Hep beraber güzelce sohbet ettik. Yine orada da, cemaatimizin kendisine karşı gösterdiği teveccühten sitayişle bahsetti. Oradan ayrıldıktan sonra, İskenderun’a yaklaştığımız bir yerde, mihmandarımız arabayı yavaşlatarak, “Ağabey, şurada Hz. Yunus’un (as) denizden karaya çıktığı yer var” dedi. Bilmiyorduk tabiî. Duyunca sevindik ve orayı da görmüş olduk.
Akşamüzeri Hatay’a vardık. Oradaki ağabey ve kardeşlerimizin mihmandarlığıyla ertesi sabah Hatay’ın (biz Hatay diyoruz, ama onlar, şehir içine “Antakya” diyorlar) sembolü olmuş, Yasin Sûresi’nde bahsi geçen Habib-i Neccar Hazretlerinin camiinde öğle namazını kıldık. Türbelerini ziyaret edip, duâ ettik. Oradan da Reyhanlı’ya doğru hareket ettik. Yolda, Suriye sınırını gösterdiler. İç içe bir durum vardı. Güzel bir göletin yanında durup, manzarayı seyrettik. Tam biz oradayken, iki defa bomba sesi duyduk. Mihmandarlarımız daha önce konuşmuşlar, bizi Hatay eski milletvekilimiz Nureddin Tokdemir’in kardeşi ve Nureddin Ağabeyin tabiriyle bir filozof gibi olan İsmet Tokdemir Beyin evine götürdüler. İsmet Bey bize, ”Sizleri tebrik ediyorum. Ben bu dâvâya dost bir insanım. Ama sizin, yani Yeni Asya gazetesi ve cemaatinizin dik duruşu ve bugüne kadar hiç yanlış yapmayışınızı tebrik ediyorum. Her hadise sizi haklı çıkardı (son hadiseleri de kastederek). Onun için Yeni Asya şimdiye kadar ne söylediyse doğru söylemiş, haklı çıkmıştır” dedi. Tabiî bu sözler bize dâvâmız açısından sevinç ve şevk oldu. İçimizden “Hâzâ min fadli Rabbî” dedik. Reyhanlı’da da kardeşlerimizle hemhâl olduktan sonra, Hatay’a döndük.
Ertesi sabah Bursa’ya müteveccihen yola koyulurken, hizmetlerimize müteallik yaptığımız bir seyahatin daha verdiği manevî hazla Rabbimize hamdettik.
Okunma Sayısı: 3389
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.