26 Ocak Çarşamba sabahı İnstagram'a bakarken, Kâzım Güleçyüz’ün sayfasında, Re’fet Kavukçu Ağabeyin vefat ettiği haberini okudum.
Normalde, muarefemiz olan ve mülâkî olduğumuz zatların vefatlarında, onlara Fatiha ve duâlara vesile olması bakımından hemen tâziye makalesini yazarım. Fakat iki- üç gündür, rahatsızlığım sebebiyle hemen yazamadım. Şükür, biraz rahatladım ve “yazayım” derken, ertesi günü (Perşembe) Ankara’da bulunan, aslen Çankırılı ve Bursa’da da çalışmış olan, benim tâbirimle “ders kuşu” olan, Nihad Erdoğan kardeşin vefat haberi geldi.
RE’FET KAVUKÇU
O bizim, iki Re’fet ağabeyimizden biriydi. Birincisi, Üstadın, saff-ı evvel talebelerinden, emekli Yüzbaşı Re’fet Barutçu, diğeri de Erzincanlı, hattat ve ressam, Üstadı gören son şahidlerden Re’fet Kavukcu Ağabeydi. Bu iki adaş ağabeyin, soy isimleri de birbirine benzediği için, çok kimse bu ikisini karıştırırdı.
Biz, Re’fet Ağabeyi ilk defa 1970 de, Risâle-i Nurlar’la müşerref olduktan sonra, Ankara’daki siyah-beyaz tablolarından tanımıştık. Daha sonra yine Ankara’da bulunan ressam Orhan Lâle kardeşin de onunla aynı levhaları yapmasıyla, daha da aşina olmaya başladık. Ve o senelerde Ankara’ya geldiğinde, kendisini vicahen de tanıyabildik. Çok mübarek, sessiz, muhterem bir ağabeyimizdi. Daha sonra, 1976 Van Mevlidi’ne, Erzincan üzerinden giderken, Erzincan’da görüşmüştük.
1980 hâin ihtilâlinden sonra Erzurum’da idik. Oradaki ayân ağabeylerin, ihtilâl taraftarı görüşler serdetmesi üzerine, biz birkaç arkadaş, biraz yalnız kalmıştık. Gerçi şükür, Yeni Asya Nur Cemaati’nin ilk dershanesini açmak bizlere nâsib olmuştu, ama işte büyük ağabeylerimizden yanımızda kimse yoktu. O günlerde gazete de kapalı olduğundan, pek irtibatımız olamıyordu. Sonra Erzincan’da, Re’fet Ağabeyin ihtilâlcilere taraftar olmadığını öğrenince sevindik. Erzincan, çalıştığım Erzurum Bölge Müdürlüğü’ne bağlı bir vilâyetti. Bağlı vilâyetleri, zaman zaman birimimizle alâkalı kontrole giderdik. Yine bir gün Erzincan’a gittim. Orada, Ordu caddesindeki İslâm Kitâbevi’nin de sahibi olan Re’fet Ağabeyi bulup, ziyâret ettik. Epey hâlleştik, konuştuk. Hep yanımızda olduğunu ve her zaman arayabileceğimizi söyledi. Onun o tavrı bizim şevkimizi arttırmıştı.
Daha sonra, 1985’de Erzurum’dan ayrıldık. Ondan sonra da çeşitli yer ve zamanlarda yapılan bazı toplantılarda görüşmüştük. Aşağı yukarı, otuz senedir görüşemiyorduk. Vefat haberi bizi üzdü. Allah rahmet eylesin, makamı Cennet olsun. Sevenlerinin ve akrabalarının başı sağ olsun.
NİHAD ERDOĞAN
Nihad kardeşimizle akrandık. Kendisi Bursa İktisadî Ticarî İlimler Fakültesi mezunu ve sonradan da Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü’nde çalışmak için Bursa’ya gelmişti. Emekli Sandığı Bölge Müdürü Ömer Arçok kardeşimizle de çok samimilerdi. Emekli Sandığı lağvedildikten sonra, son bölge müdürü Ömer Bey Bursa’da kalmış, Nihad kardeş de Bursa’dan ayrılmıştı. Yine de bazen Bursa’ya gelirdi. Ömer Bey ile bir araya gelirlerdi. Bazen biz de halkaya dâhil olur, buluşur, görüşürdük. Sohbetlere beraber giderdik.
Daha sonraları emekli olup, Ankara’ya yerleşmişti. Bizim, uzun müddet Ankara’ya gidişlerimizde, bütün sohbet mahallerinde görüşürdük. Her sohbet mahallinde gördüğümden, ben ona içimden “ders kuşu” diyordum. Ayrıca, Ömer Bey ile ikisi, her gün telefonda kitab takibi yaparlar ve bunu bana söylerlerdi. Hattâ bana da söylemişlerdi, ama fırsat bulamamıştım.
Perşembe sabahı, ânî vefat haberini alınca üzüldüm. Ömer kardeşi aradım, haberi yokmuş, çok üzüldü ve sarsıldı. “Yahu, biz onunla ‘Sözler’i tâkib ediyorduk, ‘Hakikat Çekirdekleri’ne gelmiştik. İki gündür aramıyordu. Ben de merak edip arayacaktım, vay beee demek rahmetli olmuş ha” dedi. Ömer Tuncay Ağabeyle görüştüm, o da çok üzüldü. “27’nin, devamlı müdavimlerindendi” dedi. Allah rahmet eylesin, Cennetinde ders arkadaşlarıyla, hepimizi bir arada eylesin inşâallah!
Câmiamızın, akrabalarının başı sağ olsun.