"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Teğmenin yenisiyle albayın eskisi kendisini paşa zannedermiş

Osman ZENGİN
25 Ocak 2022, Salı
Bu sözü bana, bundan kırk sene kadar evvel, o zamanlar binbaşı rütbesinde olan bir asker arkadaşımız söylemişti.

Malûmdur, askerî rütbelerden subay sınıfının ilk rütbesi teğmenliktir. (Yedek subay olarak askerlik vazifesini yapanlara verilen "ast teğmenlik", geçici bir rütbedir.) Albaydan sonra gelen, (paşalık makamı tâbir edilen) tuğgenerallik rütbesi, askeriyede “paşalık unvanı” olarak da söylenir. Onun için kıdemi artan albaylar, artık kendisini paşa adayı görmeye başlar, yavaş yavaş o havaya girer. Teğmenlerin de bazısı, daha ilk anda orduya girince, bir edayla, bir havayla girer ki, sormayın gitsin. Eser, gürler, coşar, herkesi titretir. İşte bu tipleri de nazara alıp, askeriyede o tâbir kullanılırmış.

Tabiî, bunu biz o zamanlar bazı mes’eleleri konuşurken böyle hani, lâyık olmadığı bir makama (maddî olsun, mânevî olsun) gelen bazı kimselerin, haddini tecâvüz ederek yaptığı hareketlerden dolayı, bu sözü misâl olarak söylemişti arkadaşım.

Hakikatten de öyle değil mi? Gerek cemiyet içinde gerek devlet memurluğunda bu gibi şeyleri çok müşahede etmişizdir. 

Hani fıkra gibi anlatılan, bir “tuvalet bekçisi” hikâyesi vardır. Belki duyanlarınız da olabilir. Adamın biri, bir gün şehir merkezinde, (affedersiniz) çok sıkışır umumî bir tuvalet arar, tuvaleti görünce, hemen koşarak gider. Tuvalet, 90 derece ve iki tarafında kapısı olan camdan bir yerdir. Tuvaletçi de (tuvalet bekçisi) tam köşede, iki tarafı da görecek şekilde oturmaktadır. 

Adam hemen kendisine yakın kapıya doğru koşar ki, tuvaletçi eliyle cama vurup, öbür taraftaki kapıya gitmesini işaret eder. Adam tavrıyla, mimikleriyle çok sıkıştığını ifade etmeye çalışır, ama tuvalet bekçisi hiç oralı olmaz ve yine elini cama vurarak öbür kapıyı işaret eder. Neyse, adam girer, işini bitirir, para vermek için tuvaletçinin yanına gelir. “Ya kardeş, o kapı çalışmıyor muydu?” deyince, tuvaletçi pişkin pişkin “çalışıyorduuu” der. Adam hem burnundan solur hem de “Eee… madem çalışıyordu, ben az önce ölüyordum, sen niye beni oradan sokmadın da diğer kapıya dolandırdın?” deyince, tuvalet bekçisi adama aldırmadan elini sallar ve “eeee gardaş, biz bu tuvaletin bekçisiyik da… o kadar da havamız olsun yâni…” der. Adamda şimşek çakar, içinden bir “lâ havle” çeker ve oradan ayrılır.

Yukarıda, arkadaşımla olan diyaloğumuzda da bahsettiğim gibi, cemiyet hayatı öyle bir hâle gelmiştir ki, maalesef, kendine küçücük bir makam, mevkii edinen aynı bu tuvalet bekçisi gibi hareket etmektedir. Kendisine doğru-dürüst bir makam-mevkii bulamayanlar, bunu tabiî hâliyle (tahsil ve marifet gibi) elde edemeyenler, sonradan ezkaza elde ettikleri bir takım sun’î makamları bir yere oldukları reisliği, baş olmayı, (sendikacılık, kooperatif-apartman başkanlığı vs. gibi...) öyle kötü kullanırlar ki, artık ona işi düşenin, mecbur olanın, vay hâline… Millete kan kustururlar.

Aslında, başlarda söylediğimiz gibi, devlet dairelerinde de bu böyledir. Hani derler ya “ciğeri beş para etmeyen adam” diye. İşte böyleleri de bir takım “ahbap çavuş münasebeti” veya “adamına göre iş” olarak bir takım yerlere haksız olarak, torpille geldiklerinde de bu vaziyetleri görmekteyiz maalesef.

Ne diyelim... Allah; İhlâs, uhuvvet, mütevazı olma gibi sıfatları hepimize nasib etsin inşâallah!

Okunma Sayısı: 2225
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Emin Bozkuş

    26.1.2022 09:56:24

    Amin

  • Hüseyin

    25.1.2022 14:33:05

    Yahu Osman kardeş. Allah razı olsun. Yine çok güzel ifade buyurmuşsun. Allah hem sana, hemde müstakim Yeni Asya yazarı kardeşlerime güç kuvvet versin inşaallah.

  • haydar karakuş

    25.1.2022 10:12:06

    amin.

  • H.

    25.1.2022 00:51:07

    Çok güzel bir yazı olmuş Allah razı olsun. Toplumun bu derin yarasını çok veciz bir yazı ile ifade etmişsiniz. Yazıyı okuyunca hatırıma aşağıdaki yer geldi onu da paylaşayım: “Her adam için, heyet-i içtimaiyede görmek ve görünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır. O pencere kamet-i kıymetinden yüksek ise, tekebbür ile tetavül edecek; eğer kamet-i kıymetinden aşağı ise, tevazu' ile tekavvüs edecek ve eğilecek.. tâ o seviyede görsün ve görünsün. İnsanda büyüklüğün mikyası; küçüklüktür, yani tevazu'dur. Küçüklüğün mizanı; büyüklüktür, yani tekebbürdür.” (Mektubat/Hakikat Çekirdekleri-93)

  • Hüseyin

    25.1.2022 00:28:28

    😂😂😂😂 🌹

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı