Dünyaya dünya kadar bakan adamın gideceği, yürüyeceği ve yükseleceği basamaklar bitmez.
Ahirete sırtını dönenlerin ineceği, gideceği, yürüyeceği basamaklar da ve hakezâ bitmez.
Kendi kafa fenerine güvenen adam, her yapacağı hizmeti o fener kadar yapar. Neticede feneri ya kendi söndürür ya da fener kendisi söner.
Hep ben bilirim, hep ben bildim diyenler; hep yolda kalmışlardır.
Herkesin kendi eliyle şişirdiği balonlar, yine kendi ellerinde patlar!.. Ama başkalarının şişirdiği balonlar; adam yaptıklarının, saydıklarının başında patlar.
Ne oldum belâsına düşenlere yine ne oldukları belli olmayan çukurlara düşerler.
Hürriyet, adalet, müsavat diye bağırarak yola düşenler… yolların yürümekle aşınmayacağını bilerek düşmelidirler. İlmin, tecrübenin ve haklı siyasetin peşine düşerek hürriyet, adalet ve müsavat aranmalıdır.
Hiçbir zaman cemaat ruhu bir şahsın üstünde parlayamaz. Şahısların samimiyetle iştirak ettikleri ve takip ettikleri fikirler ve imanî gerçekler üzerinde cemaat ruhu parıldar ve şahıslar da bu parıltının altında gözükürler.
Doğruluğu ne sopa ne de mertek olarak görmemek lâzım. Doğruluk sopayı tutan ve merteği düzelten eldir. Gelin bu elin bulunduğu vücudu, ruhu, kalbi, aklı İslâmî, imanî, Kur’ânî bir doğrulukla dolduralım ve hayatta tatbikata koyalım.
Allah’tan korkup, Allah’ı dinleyen ve Allah’a uyan her zaman kârlıdır.