Üzerimizde gezinen atalet, yeis, karamsarlık, gaflet ve tembellik perdelerini, bulutlarını kendimize kondurmak istemiyorsak; ümit, aşk, şevk, gayret, çalışma ve okuma perdelerini, bulutlarını maddî manevî üzerimize çekmeliyiz, örtmeliyiz, hep birlikte bir korunma ve muhafaza altına girmeliyiz.
Çok muhterem bir ağabeyimiz “Devamlı okuyalım, okumak lâzım, okumadan olmaz… vb” manalarda yazıyorsunuz, usandık” diyor…
Evet, doğru. Ama herkesin doğruları kendi açılarından bir doğruluğu ifade eder.
Ben de “okumak” konusunu kafamdaki, yazılarımdaki, hedeflerimdeki şekliyle sizlere izah edeyim:
Hava olmadan, su olmadan can olmaz… Cansız hayat insan için hiç olmaz. Vücudun varlığı elbette ve elbette ki Rabbimizin tekvini kanunlarına göre vardır ve devam ettirilir. Can dediğin şey ise maddî ve manevî gıdalarla ayaktadır. Bu maddî gıdalarla hayatiyetini devam ettirir. En önemlisi ise iki dakikadan fazla eksikliğine, yokluğuna dayanamadığımız “hava”dır.
Çok basit ve küçük bir ayrıntı gibi görülse de, en büyük, en mühim bir öge; hayat için “hava” olmazsa olmazdır. İnsan hayatının maddî manevî her şeyini tanzim eden ve olmazsa olmazı ilimdir, bilmektir. Bilerek, anlayarak manalara hükmederek yaşayabilmektir. Unutulmamalıdır ki hayatın işleyişinde ve gidişatında ilimsiz hiçbir şey yoktur ve olamaz… Ve bu ilim bir şekilde öğrenilmek, anlaşılmak ve hayata yaşanabilmek için taşınılmak ister, icap eder. Âlim-i Mutlak yarattığı her şeye bu özelliği, sıfatı her şeyin kendi şartlarına göre vermiştir.
İnsanın ilmi ise, okumakla başlar ve biter… Bilmeden, anlamadan, öğrenemeden hiç bir şey olamaz. Hayatın lokomotifi ilim ise okuyarak elde edilmeli, öğrenebilmelidir. İnsan fıtrî olarak kendi müdahalesi olmadan yapabildiği her şeyin bir ilimle olduğunu da ancak okuyarak öğrenebilir. İnsanın simasında, dünyanın yüzünde, kâinatın sayfalarında ancak ve ancak hükümferma olan emir “Oku” dur… okumak ve anlamaktır.
Bizler her şeyi, her sayfayı, her noktayı ve kâinatı kendimiz, kendi ilmimizle, irfanımızla, gayretimizle ve çalışmamızla okuyamayabiliriz. O zaman yaratılmış her şeyin, O’nun adına, O’nun emriyle Kur’ân’ın âyetlerinin tefsiri olarak okuyabilenlerin, okuyanların okumalarını; bizler okumalıyız, dinlemeliyiz ve illâ ki anlamaya çalışmalıyız. İpek gibi bir kök en sert kayayı ancak “Bismillah” ve “tekvini âyâta” müracaatla deler, yarar, geçer ve gayretinin neticesinde koca bir ağaç olur… Ama hiçbir şey “okumak” şifresi olmadan olmaz!..