Bana zulüm ve cefayı reva gören Devr-i Sâbıkın yaptığı isnadların ikincisi, emniyet ve asayişi ihlâldir. Bu vehim ve hayal ile, bu düzme isnad ile, yirmi sekiz sene bana ceza çektirdiler, memleket memleket, mahkeme mahkeme süründürdüler, zindandan zindana attılar, kimse ile görüştürmediler, tecrid ettiler, zehirlediler; türlü türlü hakaretlerde bulundular.
Biz ki beş yüz bin fedakâr Nur Talebeleri, memleketin her tarafında emniyet ve asayişin fahrî manevî muhafızlarıyız; bize böyle bir isnadda bulunmaları günahların en büyüğüdür. Onlar bize o kadar zalimâne ihanetlerde bulundukları halde; biz asla hislerimize kapılmayarak, gönüllerde emniyet ve asayişi temin yolunda, iman ve Kur’ân’a hizmet yolunda, gafletle anarşiye sapanları düştükleri fevzâ gayyasından kurtarmak yolunda çalışmaktan bir an hâlî kalmadık.
Muhterem hâkimler, şunu kat’î olarak arz ederim ki; bu, delilsiz bir iddia değildir. Bizim zulüm ve menfâ sahamız olan altı vilâyetin altı mahkemesi, uzun ve ince tetkikler neticesinde, emniyet ve asayişi ihlâl yolunda hiçbir vukuat kaydetmemiştir. Bu hareketimiz ispat eder ki, Nur mekteb-i irfanının talebeleri kalpler üzerinde işler; emniyet ve asayişin bekçisini, kafalara, kalplere yerleştirir. Bizim iman derslerimiz anarşiye karşıdır, bozgunculuğa karşıdır, farmasonlara ve komünistlere karşıdır. Memleketin bütün zabıta dairelerinden sorulsun, beş yüz bin Nur irfan mektebi talebesinden birinin olsun, nizam ve intizama aykırı bir vukuatı var mıdır? Yoktur. Elbette yoktur. Çünkü hepsinin kalbinde nizam ve intizamın en sağlam muhafızı olan iman bekçisi vardır. [...]
Biz Nur mekteb-i irfanı şakirdlerinin Kur’ân-ı Hakîm’den aldığımız hakikat dersi şudur ki: Evde yahut bir gemide, bir masum, on cani bulunsa, adalet-i Kur’âniye o masumun hakkına zarar vermemek için o haneyi, o gemiyi yakmayı men ettiği halde, on masumu bir tek cani yüzünden mahv için, o hane, o gemi yakılır mı? Yakılırsa en büyük zulüm, en büyük hıyanet ve gadir olmaz mı? Bu sebeple asayişi ihlâl yolunda yüzde on cani yüzünden doksan masumun hayatını tehlikeye ve zarara sokmayı adalet-i İlâhiye ve hakikat-i Kur’âniye şiddetle men ettiği için biz bütün kuvvetimizle bu ders-i Kur’âniyeye ittibaen asayişi muhafazaya kendimizi dinen mecbur biliriz.
Tarihçe-i Hayat, s. 668
LÛGATÇE:
anarşi: kargaşa, kanun ve kural
tanımama, terör.
Devr-i Sâbık: demokratlardan önceki baskılı dönem, tek parti dönemi.
farmason: masonluk cemiyeti.
fevza: kargaşalık, anarşi.
gayya: Cehennemde bir kuyu veya dere.
ittibaen: ittiba ederek, tabi olarak, uyarak.
mekteb-i irfan: ilim ve irfan okulu,
irfan yuvası.
menfa: nefyolunan yer, sürgün yeri.
şakird: talebe.