"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“İdareniz altındakilerden mes’ulsünüz!”

Risale-i Nur'dan
23 Haziran 2022, Perşembe
PADİŞAH KENDİ YERİNDE OTURUYOR, BÎÇARE MİLLETİN HALİNİ ANLAMIYOR

Suâl: “İstibdadın çirkinliğine, Meşrutiyetin bu derece iyiliğine delilin nedir?”

Cevap: Siz avâm olduğunuzdan hayalinizle tefekkür, gözünüzle taakkul ettiğinizden, temsil size bürhan-ı nazarîden daha ziyade muknidir. İşte ikisinin mahiyetlerini misalle tasvir edip göstereceğim. İşte, biliniz:

Hükûmet hekim gibidir; millet hastadır. Farz ediniz, ben şu çadırda oturmuş bir hekimim. Şu etraftaki her bir köyde, Allah etmesin, birer ayrı hastalık var. Ben o hastalıkları teşhis etmemişim, hem de tacizimi istemeyen müdahenecilerden, yalancılardan başka kimseyi görmemişim. Şu halde, şu köylere, tanımadığım bir hastalığa, görmediğim bir hastaya gönderdiğim reçetesiz, mizansız bir ilâcı istimal eden, acaba şifâ mı bulur veyahut ölür?

Evet “Ölmeden önce ölünüz.” sırrına şunun sâye-i muzli­mânesinde mazhar oldunuz. İşte her köye böyle ilâç göndermek, hatta dâü’l-cû’ ile karın ağrısına müptelâ olan emsalinize hazım ilâcı hükmünde olan iâne toplamak, yahut eşkıyalık ve husumet derdiyle mültehib bulunan o vücuda, iltihabı tezyid eden Hamidîlik icra etmek ve ilâ âhir, acaba tedavi mi, yoksa tesmim midir, melekü’l-mevte yardım etmek midir?

İşte mahiyet-i istibdadın timsali budur. Zira sabıkta Padişah kendi yerinde mahpus gibi oturuyordu, bîçare milletin halini anlamıyordu. Yahut zaaf-ı kalp ve kuvvet-i vehim ile anlamak istemiyordu. Yahut mütehevvisâne ve mütekeyyifâne ve mütekalkıl olan tabiatı, anlattırmaya müsait değildi. İşte hükûmetteki istibdada, her şeydeki istibdadı kıyas ediniz. Hatta, taklidi tevlid eden ilmin istibdadı dahi böyledir.

Amma, bizzarure hükûmet-i İslâmiyenin hedef-i maksadı olan Meşrutiyet-i meşruanın timsalini isterseniz, farz ediniz ben bir hekimim. Şu çadır dahi eczahanedir; içindeyim. Umum köylerde veyahut evlerde çeşit çeşit hastalıkları teşhis etmiş, reçetesini yazmış bir müntehab adam, yanıma geliyor, reçetesini ibraz ediyor ki; “Dâü’l-cehil ile baş ağrısı var” yazılıdır. Ben dahi, fen afyonunu iptida onların lisanlarının zarfında, sonra da lisan-ı resmiyeye ifrağ ederek veriyorum. Bir başkasının reçetesini gösteriyor ki; kalp hastalığı olan zaaf-ı diyanet var. Ben de, fünunu maarif-i İslâmiye ile mezc ederek bir macun yapıyorum, müderrislerin ellerine veriyorum, gönderiyorum. Diğerinde dâü’l-husumet ile ihtilâl sıtması var. Ben de fikr-i milliyeti uyandırarak, ışıklandırarak, tiryak misal adalet ve muhabbeti o nur ile mezc ettirerek, sülfato misal bir ilâç veriyorum. İşte böyle bir hekimdir ki, vatan hastahanesinde, bîçare etfali helâkten halâs eder. Hâ, hükûmet-i meşrutanın timsal-i nurânîsi, ‪”Hepiniz çobansınız ve idareniz altındakilerden mes’ulsünüz. ” [Müslim, İmare: 20] sırrınca, her bir büyük adam, bu düsturu nazara almak gerektir.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 161-162

LÛ­GAT­ÇE:

bürhan-ı nazarî: aklî ve fikrî delil; nazarî yani teorik delil.

dâü’l-cû’: açlık illeti, hastalığı.

etfal: çocuklar, evlatlar.

Hamidîlik: Sultan Abdülhamid’in doğuda meydana gelebilecek ayaklanmaları bastırmak ve asayişi sağlamak için kurduğu Hamidiye Alayları tarzındaki hareket.

mütekalkıl: deprenen, sarsılan.

sâye-i muzlimâne: karanlığa boğan gölge, kötü himaye.

taakkul: akıl erdirme, zihin yorarak anlama.

tesmim: zehirleme.

Okunma Sayısı: 1701
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Oğuz Yiğiter

    24.6.2022 11:19:23

    Hz. Üstad, hâlâ anlaşılmayı bekliyor... Tebrikler, dualar...

  • Cenk Çalık

    23.6.2022 23:58:53

    "Şu çadır dahi eczahanedir; içindeyim. Umum köylerde veyahut evlerde çeşit çeşit hastalıkları teşhis etmiş, reçetesini yazmış bir müntehab adam, yanıma geliyor, reçetesini ibraz ediyor ki; “Dâü’l-cehil ile baş ağrısı var” yazılıdır. Ben dahi, fen afyonunu iptida onların lisanlarının zarfında, sonra da lisan-ı resmiyeye ifrağ ederek veriyorum. Bir başkasının reçetesini gösteriyor ki; kalp hastalığı olan zaaf-ı diyanet var. Ben de, fünunu maarif-i İslâmiye ile mezc ederek bir macun yapıyorum, müderrislerin ellerine veriyorum, gönderiyorum. Diğerinde dâü’l-husumet ile ihtilâl sıtması var. Ben de fikr-i milliyeti uyandırarak, ışıklandırarak, tiryak misal adalet ve muhabbeti o nur ile mezc ettirerek, sülfato misal bir ilâç veriyorum." Temsiller hem anlamayı kolaylaştırıyor hem de kısa yoldan mevzu özetlenmiş oluyor. Akılda kalıcı olması da cabası...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı