• Birincisi: Bazı âyetlerini gördüğün, işittiğin şu kitab-ı kebîr-i kâinattır.
• İkincisi: Bu kitabın âyetü’l-kübrası ve divan-ı nübüvvetin hâtemi ve künuz-u mahfiyenin miftahı olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır.
• Üçüncüsü: Kitab-ı âlemin tefsiri ve mahlûkata karşı Allah’ın hücceti olan Kur’ân’dır.
Şimdi birkaç reşha zımnında ikinci bürhanı tariften sonra, sözlerini dinleyeceğiz.
Birinci Reşha: Arkadaş! Hâlık’ımızı tarif eden, pek büyük bir şahsiyet-i maneviyeye mâlik, bürhan-ı nâtık dediğimiz, “Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm kimdir?” diye yapılan suale cevaben deriz ki:
Hazret-i Muhammed (asm) öyle bir zattır ki, azamet-i maneviyesinden dolayı sath-ı arz, o zatın Mescid-i Aksa’sıdır. Mekke-i Mükerreme onun mihrabı, Medine-i Münevvere onun minber-i fazl-ı kemalidir. Cemaat-i mü’minîne en son ve en âlî imam ve nev-i beşerin hatib-i şehîridir, saadet düsturlarını beyan ediyor. Ve bütün enbiyanın reisidir, onları tezkiye ve tasdik ediyor; çünkü dini bütün dinlerin esâsâtına câmi’dir. Ve bütün evliyanın başıdır, şems-i risaletiyle onları terbiye ve tenvir ediyor.O zat (asm) öyle bir kutub ve nokta-i merkeziyedir ki, onun halka-i zikrinde bulunan bütün enbiya-i ahyar, ebrar-ı sadıkîn onun gelmesine müttefik ve kelâm-ı nutkuyla nâtıktırlar. Ve öyle bir şecere-i nuraniyedir ki, damar ve kökleri enbiyanın esâsât-ı semaviyesidir, dal ve budakları evliyanın maarif-i ilhamiyesidir. Bu itibarla, herhangi bir dâvâyı iddia etmiş ise bütün enbiya, mu’cizelerine istinaden ve bütün evliya, kerametlerine müsteniden ona şehadet etmişlerdir. Evet, bütün dâvâlarının tasdiklerini iş’ar eden, bütün kâmillerin hâtem ve mühürleri vardır.
Ezcümle: O zatın (asm) dâvâlarından biri tevhiddir. Bu dâvâyı tasrih ve ifade eden "Lâilahe illallah" kelime-i mübarekesidir. O zatın halka-i din ve zikrine giren bütün geçmiş ve gelecek insanlar, o kelime-i mukaddeseyi rükn-ü iman ve vird-i zeban etmişlerdir. Demek o dâvânın hak ve hakikat olduğuna kanaat ve itminan ve iz’anları hâsıl olmuş ki, zaman ve mekâna şamil bir tarzda, o kelime-i mübareke, meşrebleri, meslekleri, an’aneleri mütehalif, mütebayin insanların ağızlarında Mevlevîler gibi semavî deveran ve cevelân ediyor. Binaenaleyh, gayr-i mütenâhî şahitlerin tasdikiyle hak ve hakkaniyeti tahakkuk eden bir dâvâya, hiçbir vehmin haddi değildir ki, ona dest-i itirazı uzatabilsin.
Mesnevî-i Nuriye, s. 33
LÛGATÇE:
bürhan: Delil.
bürhan-ı nâtık: Konuşan delil; Allah’ın varlığını ispat eden Hz. Muhammed (asm).
divan-ı nübüvvet: Peygamber meclisi.
ebrar-ı sadıkîn: İyi insanların en doğru sözlü ve güvenilir olanları.
Hâlık-ı Âlem: Âlemin yaratıcısı, Allah.
hatib-i şehîr: En meşhur hatip.
hüccet: Delil.
kitab-ı kebîr-i kâinat: Büyük kâinat kitabı.
künuz-u mahfiye: Gizli, saklı hazineler.
lâyüad: Sayısız, pek çok.
lâyühsa: Sayısız, hesaba gelmez, pek çok.
miftah: Anahtar.
reşha: Sızıntı, damla.
şems-i risalet: Peygamberlik güneşi.
zımnında: Altında, içinde.