"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nefsini ittiham eden, şeytanın şerrinden kurtulur

Risale-i Nur'dan
06 Aralık 2023, Çarşamba
On Üçüncü İşaret

Üç Noktadır

Birinci Nokta: Şeytanın en büyük bir desisesi, hakaik-ı imaniyenin azameti cihetinde dar kalpli ve kısa akıllı ve kàsır fikirli insanları aldatır, der ki: “Bir tek zat, umum zerrat ve seyyarat ve nücumu ve sair mevcudatı bütün ahvaliyle tedbir-i rububiyetinde çeviriyor, idare ediyor deniliyor. Böyle hadsiz acib, büyük meseleye nasıl inanılabilir? Nasıl kalbe yerleşir? Nasıl fikir kabul edebilir?” der. Acz-i insanî noktasında bir hiss-i inkârî uyandırıyor.

Elcevap: Şeytanın bu desisesini susturan sır “Allahu ekber”dir. Ve cevab-ı hakikîsi de,  Allahu ekber”dir.  Evet, “Allahu ekber”in ziyade kesretle şeair-i İslâmiyede tekrarı, bu desiseyi mahvetmek içindir. Çünkü insanın âciz kuvveti ve zayıf kudreti ve dar fikri, böyle hadsiz büyük hakikatleri “Allahu ekber” nuruyla görüp tasdik ediyor ve “Allahu ekber” kuvvetiyle o hakikatleri taşıyor ve “Allahu ekber” dairesinde yerleştiriyor ve vesveseye düşen kalbine diyor ki: 

Bu kâinatın gayet muntazamca tedbir ve tedviri bilmüşahede görünüyor. Bunda iki yol var: 

Birinci yol: Mümkündür. Fakat gayet azîmdir ve harikadır. Zaten böyle harika bir eser, bir harika sanat ile, çok acib bir yol ile olur. O yol ise, mevcudat, belki zerrat adedince vücudunun şahitleri bulunan bir Zat-ı Ehad ve Samed’in rububiyetiyle ve irade ve kudretiyle olmasıdır.

İkinci yol: Hiçbir cihet-i imkânı olmayan ve imtina derecesinde müşkülâtlı ve hiçbir cihette makul olmayan şirk ve küfür yoludur. Çünkü Yirminci Mektub ve Yirmi İkinci Söz gibi çok risalelerde gayet kat’î ispat edildiği üzere, o vakit kâinatın her bir mevcudunda ve hatta her bir zerresinde bir ulûhiyet-i mutlaka ve bir ilm-i muhit ve hadsiz bir kudret bulunmak lâzım geliyor. Tâ ki mevcudatta bilmüşahede görünen nihayet derecede nizam ve intizam ve gayet hassas mizan ve imtiyaz ile mükemmel ve müzeyyen olan nukuş-u sanat vücud bulabilsin.

Elhâsıl: Eğer tam lâyık ve tam yerinde olan azametli ve kibriyalı rububiyet olmazsa, o vakit her cihetçe gayr-i makul ve mümteni bir yol takip etmek lâzım gelecek. Lâyık ve lâzım olan azametten kaçmakla, muhal ve imtinaa girmeyi şeytan dahi teklif edemez.

İkinci Nokta: Şeytanın mühim bir desisesi, insana kusurunu itiraf ettirmemektir, tâ ki istiğfar ve istiaze yolunu kapasın. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin, âdeta taksirattan takdis etsin.

Evet, şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz tevil ile tevil ettirir. ”Rıza ve memnuniyet gözüyle bakan hiçbir kusuru göremez.” sırrıyla, nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiaze etmez, şeytana maskara olur. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir peygamber-i âlişan ”Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefis daima kötülüğe sevk eder-ancak Rabbim rahmet ederse, o başka. (Yusuf Suresi: 53)” dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir?

Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiaze eder. İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstahak olur.

Lem’alar, On Üçüncü Lem’a, s. 171

LÛ­GAT­ÇE:

hakaik-ı imaniye: iman hakikatleri.

imtina: imkânsız olma, imkânsızlık.

istiaze etmek: Allah’a sığınmak.

kàsır: kısa.

nücum: yıldızlar.

seyyarat: gezegenler.

şeair-i İslâmiye: İslâma sembol olmuş iş ve ibadetler.

tedbir-i rububiyet: her şeyi idare ve terbiye eden Cenab-ı Hakkın kâinat ve mahlûkat üzerindeki hikmetli faaliyeti, tasarrufu, idaresi.

tedvir: çekip çevirme, idare etme.

ulûhiyet-i mutlaka: hiçbir kayda ve şarta bağlı olmaksızın ilâh olma.

Zat-ı Ehad ve Samed: tek olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayıp her şey kendisine muhtaç olan Allah.

Okunma Sayısı: 1714
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk çalık

    6.12.2023 10:19:15

    "Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiaze eder. İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstahak olur." Başlıngıç noktasının nefis olduğunu bilmek gerekiyor. Nereden başlamak gerektiğini bilip gereği yapıldığında af yolu açılıyor vesselâm.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı