"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Oruç, nefsin firavunluk cephesine darbe vurur

Risale-i Nur'dan
08 Mart 2025, Cumartesi
Dokuzuncu Nükte

Ramazan-ı Şerifin orucu, doğrudan doğruya nefsin mevhum rububiyetini kırmak ve aczini göstermekle ubudiyetini bildirmek cihetindeki hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Nefis, Rabbisini tanımak istemiyor; firavunâne, kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damarı kırılır. İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur kırar; aczini, zaafını, fakrını gösterir, abd olduğunu bildirir.

Hadisin rivayetlerinde vardır ki:

Cenab-ı Hak nefse demiş ki: “Ben neyim, sen nesin?”

Nefis demiş: “Ben benim, sen sensin!”

Azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: “Ene ene, ente ente!” Hangi nevi azabı vermiş, enaniyetten vazgeçmemiş.

Sonra açlık ile azap vermiş, yani aç bırakmış. Yine sormuş: “Men ene ve mâ ente?”

Nefis demiş: “Ente Rabbiye’r-Rahîm ve ene abdüke’l-âciz.” Yani “Sen benim Rabb-i Rahîm’imsin; ben senin âciz bir abdinim.”

“Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e ve onun Âl ve Ashabına, Ramazan ayında okunan Kur’ân harflerinin sevabı adedince, Senin rızanın vasıtası, onun üzerimizdeki hakkının îfâsı olacak salât ve selâm eyle. Âmin.”

İtizar: Şu İkinci Kısım, kırk dakikada sür’atle yazılmasından, ben ve müsvedde yazan kâtip, ikimiz de hasta olduğumuzdan, elbette içinde müşevveşiyet ve kusur bulunacaktır. Nazar-ı müsamaha ile bakmalarını ihvanlarımızdan bekleriz. Münasip gördüklerini tashih edebilirler.

Mektubat, s. 477

LUGATÇE:

abd: kul.

enaniyet: benlik; kendini beğenme, kibir, gurur.

ene ene, ente ente: ben benim, sen sensin.

firavunâne: Firavuncasına.

îfâ: yerine getirme.

ihvan: kardeşler.

itizar: özür, mazeret beyanı.

men ene ve mâ ente: ben kimim, sen nesin?

mevhum: vehim ve hayalde meydana getirilen, gerçekte olmayan, aslı olmayan.

müşevveşiyet: karışıklık.

rububiyet: rablık, ilâhlık, Cenab-ı Allah’ın her zaman, her yerde, her yarattığı varlığa muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları idare ve terbiye etmesi.

tashih etmek: düzeltmek.

ubudiyet: kulluk.

Okunma Sayısı: 1328
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk çalık

    8.3.2025 08:51:58

    "Cenab-ı Hak nefse demiş ki: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis demiş: “Ben benim, sen sensin!” Azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: “Ene ene, ente ente!” Hangi nevi azabı vermiş, enaniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azap vermiş, yani aç bırakmış. Yine sormuş: “Men ene ve mâ ente?” Nefis demiş: “Ente Rabbiye’r-Rahîm ve ene abdüke’l-âciz.” Yani “Sen benim Rabb-i Rahîm’imsin; ben senin âciz bir abdinim.” Demek ki açlık terbiye noktasında ateşten çok daha tesirli vesselâm...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı