"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gençler, Risale-i Nur'daki hakikatleri bol bol okusunlar

SALİH SÜTÇÜOĞLU
12 Ocak 2021, Salı
NECATİ GÖRÜCÜ: YENİ ASYA’YI ÇIKTIĞI GÜNDEN BERİ TAKİP EDİYORUM. NAKLİYATÇILIK YAPTIĞIM ZAMANLARDA ARABAMIZDA BULUNDURURDUK, HERKES OKUSUN DİYE.

İZMİR’DEN AHİRETE UĞURLADIĞIMIZ NUR TALEBELERİ ALBÜMÜ - 2
HAZIRLAYAN: SALİH SÜTÇÜOĞLU

1935 yılında Bornova Kavaklıdere Köyü’nde doğdu. İzmir Pınarbaşı’nda Komünizmle Mücadele Derneği açılınca; oradaki toplantılara katılmaya başladı. Bu arada Risale-i Nurlar’ı tanıdı. Üç kız ve bir oğlu hepsi de Risale derslerine devam ederek yetiştiler. Vatana millete ve ailesine faydalı fertler oldular. Kendisi ile 2018 Ağustos ayında vefatından birkaç ay önce yapılan röportajda; “Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni ve eserlerini tanımış olmaktan dolayı çok bahtiyarım.” demişti. 14 Aralık 2018 tarihinde 83 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuştu... Allah rahmet eylesin... 

Vefatından önce yapılan ropörtajı buraya alıyoruz: İzmir Pınarbaşı beldesinden Necati Görücü Ağabey’le görüştük. 

Risale-i Nurlar’ı nasıl tanıdığını ve hayatında ne gibi değişikliklere vesile olduğunu anlattı: 

Necati Ağabey bize kendinizi tanıtır mısınız? 

1935 doğumluyum. Allah’a şükürler olsun 83 yaşıma geldim. Bornova Kavaklıdere Köyü’nde dünyaya gelmişim. 3-4 yaşlarındayken Pınarbaşı’na taşındık. Babam at arabası ile nakliye yapardı. Fakir bir aile idik, ancak babam helâle harama çok dikkat ederdi.. Allah rahmet eylesin... İlkokulu bitirdikten sonra hayata atıldım. Odunculuk dahil her işi yaptım. Askerlik çağım gelince askere gittim. Askerliğimi şoför olarak yapmıştım. Askerden sonra şoförlüğe devam ettim. 25 yaşımda evlendim. O sıralarda Cuma namazımı kılmaya başlamıştım. 

Risale-i Nur’u nasıl tanıdınız? 

Pınarbaşı’nda Komünizmle Mücadele Derneği açılmıştı. Orada toplantılar oluyordu. Kahvehane ile yan yanaydı. Biz de oraya nargile içmeye giderdik. Yapılan sohbetler dikkatimizi çekiyordu. Biz de birkaç arkadaş katılmaya başladık. Gelenlere çok iyi davranıyorlardı. Hoşumuza gitmişti. 1965-66 yılları idi. Şimdi Yeni Asya İzmir Temsilcisi olan Hasan Şen kardeşimiz o zaman orada sohbetler yapardı. Zaman içinde bu sohbetlerin Bediüzzaman Hazretleri’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan yapıldığını anladık. O sıralar ben minübüsçülük yapıyordum, akşamları da bu sohbetlere katılmaya çalışıyordum. Tabiî derslerin feyziyle beş vakit namaza başlamıştım. 

Necati Ağabey, aileniz de bu sohbetlerden etkilendiler mi? 

Evet etkilendiler. Üç kız bir oğlum oldu. Onlar da Risale-i Nurlar’la büyüdüler. Evimizde dersler olurdu. Çocuklarımın hepsi de Nur Talebesi ile evlendi. Damatlarım derslere devam ederler. Torunlarımın da dokuzu evlendi. Onlar da hep Risale-i Nurlar’la alâkalıdır. Geçen yıllar içinde Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni ve onun eserlerini tanımış olmaktan dolayı çok bahtiyarım. Bize vesile olanlardan Allah razı olsun... 

Yeni Asya Gazetesi ile nasıl tanıştınız?

Yeni Asya’yı çıktığı günden beri takip ediyorum. Nakliyatçılık yaptığım zamanlarda arabamızda bulundururduk, herkes okusun diye. 

Bir kaç hatıranızı bizimle paylaşır mısınız? 

Bizim hanım (Allah rahmet eylesin), devamlı baş ağrısı çekerdi. Migren rahatsızlığı vardı. Bir gün Üstad Hazretleri’ni rüyasında görüyor. Üstad onun için duâ ediyor. O günden sonra baş ağrısı diye bir şeyi kalmadı elhamdülillah. Benim minibüsle de çevre derslerine giderdik. Bir gün Tire’ye derse gittik. 12 kişi vardı. Tire’ye girdik, o zaman ders Nihat Ağabey’in evindeydi. Yolda bir kavşağa girdik. Sağdan girmem lâzımken soldan girdim. Biraz ilerleyince karşımıza Nihat Ağabey çıktı. O zaman telefon falan da yok, tevafukla Allah karşımıza çıkarmıştı. Yoksa kendimiz evi zor bulurduk... Bir sefer de Buca’ya derse gitmiştik. Yağmur yağıyordu. Araba stop etti. Bir de baktık ki ders olan evin önüne gelmişiz. Bu da Risale-i Nur’un kerameti dedik. Komünizmle mücadele derneğindeyiz, birisi geldi. O zaman ‘71 Muhtırası verildiği günlerdi. Babası ihtilâl oldu diye korkuya kapılmış, evdeki Risale-i Nur kitaplarını bir çuvala doldurup bahçe aralarına götürmüş. Bizim Pınarbaşı çevresi hep bahçelikti. Biz de aramaya gittik. Akşam karanlığı nereye gidelim? Sevk-i İlâhî ile dere kenarına gittik. Susuz bir kuyuya rast gelince, içine bir arkadaş girdi. Bir de baktık ki Risale-i Nurlar kuyunun dibinde. Zifiri karanlık olmasına rağmen onları bulmuştuk. Bunlar hep Risalelerin kerameti idi. Ben hiçbir zaman kitapları saklamadım. Bunlarda kötü bir şey yok ki saklayayım. 

Gençlere bir tavsiyeniz olacak mı? 

Gençler, Risale-i Nur’u bol bol okusunlar. Kendilerini kurtarmak için Risale-i Nurlar’daki hakikatleri okumaları gerekir. 

***

Saim ATLIHAN 

1927 yılında doğdu. Baba adı İsmail Efendi, ana adı da Esrar Hanımdı. Saim Atlıhan Risale-i Nurlar’ı tanıdıktan sonra hayatını bu eserlerin tanıtımı ve anlaşılması için harcadı.

İzmir’in meşhur Kemeraltı çarşısındaki Kemeraltı Camii’nin avlusunda bulunan kütüphanede Risale-i Nurlar’ı mütalâa eder, gelen giden misafirlerle beraber sohbet ve dersler yaparlardı. Çarşıya gelenler kütüphaneye uğramadan geçmezlerdi. Gelen misafirler ikram edilen çayını yudumlarken Saim Ağabey’in Risale-i Nur’dan yaptığı dersleri dinlerlerdi. 

Daha çok Risale-i Nur Külliyatı’nın içinden MESNEVÎ-İ NURİYE isimli eserden okurdu. Saim Atlıhan, İzmir’in Tepecik semtinde oturuyordu. Tabiî buradaki evinde de dersler oluyordu. Tepecik semti daha çok “kabadayı”ların oturdukları bir semt olduğu için, onun dersine katılıp Risale-i Nurlar’daki imanî bahisleri dinleyerek, hayatına çeki- düzen veren pek çok insan olmuştu. Adeta hayatlarında yüz seksen derece dönüş oluyor, daha önce gözünü kırpmadan adam öldürebilecek insanlar, karıncaya basamaz hale geliyorlardı. Saim Atlıhan 1971 askerî muhtırası sonrasında askerî mahkeme tarafından yargılandı. İsnad edilen suç; Risale-i Nurlar’ı okumaktı. Tabiî mahkeme sonunda beraat etmişti. Saim Ağabey’in ömrü kütüphanede geçmişti. Bir çok insan onu orada görüp tanıdı. Fakat o da yaşlanmış 70 yaşına gelmişti. Çok sevdiği Mesnevî-i Nuriye isimli eserde; “...bu dünya menzilinin ve içinde oturan insanların ahvaline dikkat edilirse anlaşılıyor ki, bu dünya ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değildir; ancak Cenab-ı Hakk’ın ebedî ve sermedi olan Darü’s-selâm menziline dâvetlisi olan mahlûkatın içtimaları için bir han ve bir bekleme salonudur.” deniyordu. Evet onun da bekleme salonundan ebedî âleme hareket etme vakti gelmişti. Saim Atlıhan 1997 yılında Dar-ı elem olan bu dünyadan Dar-ı saadet olan ahiret âlemine doğru yola çıkmıştı. Sevenleri tarafından İzmir-Aydın arasındaki Çamlık mevkiine defnedildi. Bu dünyadan güzel bir iz bırakarak göçmüştü. Allah rahmet eylesin...

***

Muzaffer ERDEM

30 Ağustos 1923 Denizli Acıpayam doğumludur. 11 Ocak 2016 tarihinde İzmir’de vefat etmiş ve İzmir/Çamlık Köyü Kabristanı’na defnedilmiştir. Hav. Ast. Sb. emeklisidir.

1952 senesinde ilk defa Barla’da Üstad Said Nursî Hazretleri’ni ziyaret etmiştir. Daha sonraları bilhassa Eskişehir’de defalarca ziyaretleri olmuştur. Emekli olduktan sonra daha çok İzmir’de yaşamış ve son nefesine kadar aktif olarak hizmetlerin içinde bulunmuştur. Allah rahmet eylesin... 

***

Nizamettin Apaydın 

1939 yılında Van’da doğdu. Karayollarında memur olarak çalıştı. Daha sonra Sağlık Müdürlüğü’ne geçti. O sıralarda Risale-i Nurlar’la tanıştı.

Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin Van’daki menzillerini gezdi. Erek Dağı, Başet Dağı’na çıktı. Hatta Bediüzzaman’ın doğduğu yer olan Nurs Köyü’nü de ziyaret etti. Emekli olduktan sonra; bacanağı olan ve İzmir’de müteahhitlik yapan Selahattin Akyıl’ın vesilesi ile İzmir’e yerleşti. Çok şakacı bir insandı. Oğulları Murat ve Fatih’in anlattığına göre evde daha ciddî olan Nizamettin Ağabey arkadaşlarının yanında sık sık şaka yapar, onları neşelendirirdi. İzmir Nur Talebeleri’nden Muazzam Özçınar Ağabey’le çok samimî idiler. Ayrıca Necdet Şimşek, Adnan Acır, İsmail Mermer, Mehmet Tabak gibi İzmir’in önde gelen Nur Talebeleri ile çok samimî arkadaşlıkları vardı. Sık sık biraraya gelir sohbet eder ve şakalaşırlardı. Yeni Asya Gazetesi’nin devamlı okuyucusu idi. Gazetenin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular Beyi de takdir eder ve severdi. Çok ihlâslı bir insandı. Vefatından önce hacca gitmişti. Hacdan sonra sıla-i rahim için Van’a gitti. Orada hastalandı ve İzmir’e dönemedi. Memleketi olan Van’da 2004 yılında 65 yaşında iken Hakk’a yürüdü. Dünyanın geçici olan dağdağasından çıkıp, ahiretin ebedî güzelliklerine doğru yola çıktı. Allah rahmet eylesin...

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 5068
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı