İnsanın geçmişteki hizmetlerinden pişmanlık duyması; ya o hizmetlerin temelindeki bozukluktan ya gelinen noktada istikameti kaybetmesinden ya da dâvâsına ihanet etmesi sonucu hain damgası yemesindendir.
Kişinin yaptığı hizmetlerin Allah’ın razısına uygun olduğunun göstergesi, yapana ruhen saadet yaşatmasıdır. Hizmetlerin lezzeti içindedir. İmanın daha bu dünyada iken ki meyvesi, cennetî lezzeti dünyada tatmaktır.
Kişi geçmişte yaptığı manevî hizmetlerden şikâyetçi ise, o hizmetler onu ruhen tazip ediyorsa, bu o hizmetlerin temelinde bir niyet bozukluğu olduğunu gösterir. Yani bu bir anlamda aradığını bulamamak halidir. Oysa manevî hizmetlerde esas maksat, Allah’ın rızasıdır, ihlâstır. Hizmette ihlâsı kaybetmek, daha dünyada iken içinde huzursuzluk, vicdan azabı olan acı bir tokattır.
Hani biliyorsunuz, en evvel yara alanlar, siperini terk edenlerdir. Yine manen yaralananlar da Üstadına, dâvâsına sırt çevirip, ihanet edenlerdir. Geldiği yere kör olan, kendisinin yetişmesinde emeği olan dâvâ arkadaşlarına sırtını dönen en evvel kendi içinde ruhî yıkıma uğrar, huzursuz olur.
On yıllarca aralarında maddî ve manevî hukuklar geçmiş, içinde iman kardeşlerinin ahı olan bir durumdan huzur çıkar mı? Ömrü boyunca yaptığı hizmetlere, kazandığı dostluklara, edindiği kardeşliğe ve en önemlisi de elde ettiği imana, içinde yetiştiği şahs-ı maneviye ihanet etmek, onları anlamsız bulmak büyük bir nankörlük değil mi? Zahmeti gitmiş rahmeti kalmış sevapları inkâr etmek tam bir iflâs hali değil mi?
Doğrusu kimin imtihanı nerede başlar nerede biter bilinmez. Şeytan o hizmetin hadimleriyle çok uğraşır. Kimsenin yarınlara dönük bir iman garantisi yoktur. Dün hak ve hakikati yaşayan, savunan bir insan bugün o hak ve hakikatten uzaklaşmış, o günleri inkâr eder hale gelmiş olabilir. Siyasî cereyanlara kapılıp, ‘Artık nefis dairesindeki hizmet devri bitmiştir, bu hizmeti siyaset dairesi yapıyor.’ gibi savrulmalara muhatap olmak, siyasetin, şeytanın tuzağına düşmektir. Hayatı boyunca savunduğu hakikatleri şimdi bir yanılgı olarak görmek, manevî bir yıkım, bir ruh hali bozukluğu, bir şaşkınlık halidir.
Allah, böyle savrulmalardan ehl-i imanı muhafaza eylesin.