Muhabbet fedaisi, etkin bir kelime.
Fedai, “Yüksek bir ülkü için her türlü tehlikeyi göze alan, ülkü yolunda canını bile esirgemeyen kimse.” anlamındadır.
Bediüzzaman, ehl-i iman için, ‘Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur.” diyor ve “Benim mezhebim, muhabbete muhabbet etmektir, husûmete husûmet etmektir. Yani dünyada en sevdiğim şey muhabbet; ve en darıldığım şey de husûmet ve adavettir.” diyerek muhabbete fedai olmayı fiilen göstermiştir. Diğer taraftan, insanlığı yeniden ayağa kaldıracak nitelikte bir duygu iken muhabbet; çağın belki de en fazla hırpalanan, ezilen, incinen, çiğnenen ve yanlış adreslerde kullanılan duygularından biri olmuş.
Madem ki insanlık onunla ayağa kalkacak, o zaman, ‘Muhabbetin yaşaması’, ‘korunması’ için; mü’min kardeşler arasında, ‘husûmetin basit ve küçük sebepleri’, ‘muhabbetin dağ gibi önemli sebepleri’ne, boğdurulmamalı. ‘O benim iman kardeşim, ahiret arkadaşım’ diyerek, -varsa- kusurlar örtülmeli, yanlışlar hazm-ı nefs edilmeli, yüksek fedakârlıklar yapılmalı.
Gelin görün ki, ehl-i iman içinde dahi ‘hasta fedailer’ türemiş. Hastalığını süsleyip, münafıkane pazarlayanlar artmış. Mü’min kardeşine, “su-i zan mümkün oldukça hüsn-ü zan etmeyen”, “adavete muhabbet” kalbine giren, ‘nefsini avukat gibi müdafaa edip, ona ibadet eder gibi sevgisini bağlayan’ kötü örnekler çoğalmış. Üstad’ın ifadesiyle, iyileşmek için bir gusül gerekli.
İslâm adına -cihad gibi- çok büyük işler yapmak, ‘İslâm hakikatlerinin fedaisi olmak’, kalbindeki muhabbet filizlerini yeşertip, büyütmekledir. Kişinin cihadı mü’min kardeşlerini ne kadar Allah için sevdiğidir. Muhabbet fedailiği, kişinin, muhabbetin hayat bulması ve yaygın hale gelmesi için yaptıklarıdır.
Muhabbet fedaisi olmak, ucuz bir iş değildir. ‘Yeis ölsün’, ‘muhabbet devam etsin’ diye, ‘milletinin iman selâmeti yolunda dünyasını da, ahiretini de feda’ edebilmektir. Kardeşlik muhabbeti yoksa, kendisi için Cenneti de istememek, orayı da zindan gibi görebilmektir. Muhabbeti, O’nun razı olmasının anahtarı görmektir ve kâinatın sebeb-i hilkati olan bu yüksek hissi; basit his ve heves hatırına, cüz’î menfaatler uğruna feda etmemektir.
İnsana, ‘uğrunda fedaî olduğun için neyini feda ettin’ demezler mi?