‘Taraf’, bir yön ifadesidir. Sağ, sol, alt, üst gibi. Masumdur. Ama tabiî hangi yönü gösterdiği de önemli.
Aşağı mı yukarı mı, sağ mı sol mu?
Bir de düşüncenin tarafı var.
Yani hakkın tarafı, falanca düşüncenin tarafı gibi.
Burada da yine biraz masum gibi duran bir tarif var.
Haydi bunu geçelim.
**
Şimdi karşımıza ‘taraftar’ çıkıyor.
Peki nedir taraftar?
Google kayıtları şöyle diyor: Birbirine karşıt yanlardan herhangi birini destekleyen, tutan ya da herhangi bir şeyden yana olan (kimse), yandaş.
Nasıl?
Bir sıkıntı var mı?
‘Var’ diyor birisi.
Ne var?
O benim karşıt düşüncemin taraftarı, benim takımı tutmuyor.
Dolayısıyla çok sıkıntı var.
Benden değilsen, bizden değilsen kimden olursan ol.
Hımm.
Peki sen kimsin ve kimdensin?
Yoksa sen de mi taraftarsın.
Eğer öyleysen, diğer taraftarı neden anlamıyorsun?
**
Şimdi asıl tehlike geliyor.
Nedir o?
Artık kendinden başkasını görmeyen, bir tarafı savunur hale gelen, hatta savunmanın ötesinde kayıran, tarafsızlığını yitiren ‘tarafgir’ gündemde.
Bakın bir daha, ‘bir tarafı tutan, bir tarafı kayıran, tarafsız olmayan’.
Elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin: ‘Tarafgir’ olmayan var mı?
**
Yukarıdaki üç kategoride nerede olduğunuzu bulabildiniz mi?
Peki tarafgirin aklı nasıl işler?
Tarafgir objektif olabilir mi?
Tarafgir, karşı tarafı sevebilir mi?
Neyse…
Evet, bir şeye taraf olmak veya bir şeyin tarafında olmak otomatik olarak konumlandırıyor insanı. Meselâ hak ve hakikatin tarafı/tarafında olmak da bir konum almak oluyor. İnsan neyin tarafı ise diğer tarafı anlamakta güçlük çekiyor. Hatta içinde olduğu tarafı da çoğu kez göremiyor. Görenler de göremeyenler tarafından köreltiliyor. Kör noktaları dikkatlere sunanlar, özeleştiri yapanlar taraftarlar tarafından ‘hain’ ilân ediliyor ve körlük artıyor.
Böyle taraf/gir olmak mahvediyor insanı. Haklı haksız bir tarafı tutan, kayıran haline dönüyor insan. Bu taraf/taraftar değil, tarafgir oluyor. Tarafgirlikte körü körüne hastalık boyutunda bağlanmak vardır.
Oysa taraf/tar, kendi tarafını tutarken, diğer tarafa da hak veriyor, saygı gösteriyor. Onun varlığını, hayat hakkını kendisi kadar anlamlı buluyor.
Anladığım şu ki, insan neye ‘taraf’, neyin ‘taraftarı’ ve neye ‘tarafgir’ bilmek durumundadır. Yoksa bulunduğu taraf’ı bilmeyen, neye taraftar olduğunu nereden bilecektir.
Tarafgir de olmayın, ama neye tarafsanız, neden o tarafsanız araştırarak, inceleyerek, tahkik ederek taraftar olmalısınız. Tarafınızı bilmiyorsanız, o tarafta olmanızın bir önemi de yoktur. Neden o tarafta olduğunuzu bilmiyorsanız, cahiller tarafındasınız demektir.
Kötü olan da bu.