"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ulü’l-emre itaat ve cihadın en büyüğü -1

Şemseddin ÇAKIR
03 Ekim 2025, Cuma
Bu iki kavram, birbirine zıt gibi görünmesine rağmen araları telif edilemediğinden maalesef bazı yanlışlık ve haksızlıklar ortaya çıkmış, hatta hocalar arasında bile bu girift mesele tam olarak anlaşılmamıştır. Meselâ:

Hocalar bu iki terimi de, stayişle anlatıp, hep müstakil gibi takdim ederek, aralarındaki münasebete dikkat etmemişlerdir. Halbuki bunları beraber mütalaa etmek gerekir; yani bir kişi hem ulü’l-emre itaat edecek hem de cihadın en büyüğü olan itiraz görevini yapacak, çünkü zalim idareciye karşı hakkı söylemek en büyük cihaddır. İşte bu yazımızla bu çelişkiyi giderip, bu lügatın sırrının daha iyi anlaşılması için, birkaç sorudan sonra izah ve isbata geçmek istiyoruz.

Her ulü’l-emre itaat farz mıdır? Veya bu farziyet herkes için geçerli midir? İstisnaları varsa kimlerdir? Hem itaat ederek hem de karşı çıkarak en büyük cihad nasıl olabilir? İşte icrada bunlar karıştırıldığı için çok kargaşalar ve aksi durumlar olmuştur. Yani tek taraflı yargılarla bazı haksızlıklar yapılmıştır. Yazımızda bunları da, izaha çalışacağız. Hatta en büyük cihadı yapanlar maalesef, bilhassa hocalar tarafından şuursuzca, cahilce veya sultana olan tarafgirliği sebebiyle suçlanmıştır. 

Bu gibi sorulara cevap olarak bu iddiamı bizzat yaşadığım bir hatırayla isbat etmek istiyorum. 

Benim mezuniyet yerim; Marmara İlâhiyat Fakültesidir. Oraya Cuma namazı için gitmiştim. İmamla tanıştık, o da, beni ilâhiyat profesörü olan ağabeyi ile tanıştırdı. Alt kattaki kafeteryaya indik. Sohbet esnasında; Profesör benim Risale-i Nurları okuduğumu anlayınca direkt bana “Madem Bediüzzaman bu kadar büyük âlim de, ayet-i kerîmenin açık emrine rağmen, Halife Sultan Abdülhamid’e neden tâbi olmadı?” diye tenkitvari bir soru yöneltti. 

Ben de kendisine, “Hoca, siz bir ilâhiyatçı ilim adamı olarak bari bunu söylemeyin, bu mesele değil tenkit konusu, bilakis Bediüzzamanın en büyük cihadı olarak takdir edilmesi gerekir” deyince şaşırdı ve “Ne münasebet?” dedi. Ben de kendisine “Bu durum değil ayet-i kerîmenin aslına zahirine de aykırı olmayıp bilakis cihad-ı ekberdir” deyip şu izahlarda bulundum:

Efendimiz (asm) “Rutbetü’l ilim, fevkarruteb” buyurmakla en büyük rütbenin ilim rütbesi olduğunu ifade ettiğine göre, itaat gerekirse bilakis Abdülhamid’in, ismi üzerinde Bediüzzaman’a itaat etmesi gerekir. Zira Sultan Fatih gibi nice padişahların bu düstura göre devrin ulemasına davrandıklarını, üstelik o zatın Bediüzzaman olarak bütün âlimlerin hürmet, takdir ve hayranlığını kazandığını vs. anlattım.  Mezkur ayet-i kerîmenin zahirine göre de, kimse Bediüzzaman’ı suçlayamaz; çünkü ayette, durum açık olup, Allah (cc) ve Resulünden daha sonra devlet reisi zikredilmektedir. Yani açıkça, önce Allah (cc) ve Rasulüne itaat, onlara uyarsa devlet reisine itaat olur; yoksa edilmez demektir. Yani nasslara uymamak söz konusu ise o devlet reisine itaat edilmeyeceğini, Bediüzzaman bildiği için ayet-i kerîmeye uyma hassasiyeti ile uymama cihetini tercih etmiştir. Zira Allah’a isyan olan yerde kula itaat olmaz, bir temel prensiptir...

—Devam edecek—

Okunma Sayısı: 150
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı