"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kadın üniversitelerine kimler, neden karşı çıkıyorlar...

Şükrü BULUT
22 Temmuz 2019, Pazartesi
Evvelâ, sayın Cumhurbaşkanımızın Osaka’dan “Kadın Üniversiteleri” düşüncesiyle dönüşünü tebrik ediyorum.

Japonya, gelenek ve tarihini feda etmeden medenîleşen bir ülke olarak, Bediüzzaman’ın da dikkatini çekmiş ve Avrupa Medeniyeti’nin güzelliklerini almamızda, Japonları örnek göstermiştir. Öyle anlaşılıyor ki; yalnızca Japonya değil, çoğu Uzakdoğu ülkeleri-komünizm belâsına uğramayanları kastediyoruz-medenîleşirken, kadınlarının da eğitim ve tahsillerini esas almışlar.  Kuzey Avrupa üzerinden, dünyayı bir veba gibi saran “cinsel devrim” safsatasından uzakça, kadınları için eğitim kurumları açan bu ülkeler başarılı olmasalardı, günümüz dünyası onlardan bahsetmezdi.

Yalnızca Japonya değil; cinsel devrimin mimarlarından Wilhelm Reich’in zindanlarında son nefesini verdiği Amerika da, kısmen müstakil kadın üniversiteleriyle ün salmıştır. Sermayeyi belli ellerde toplayarak “güç merkezleri” peşinde koşan Neoliberal ve onları ihtilâlleriyle destekleyen Neoconlara rağmen Amerika, Avrupa’nın içine yuvarlandığı “karma eğitim” labirentleriyle, insanlığın yaratılışını inkâr cihetine gitmemiştir.

Karma eğitimin getirisiyle; semavî dinlerin eğitim ve ahlâk anlayışıyla savaş, kadını metalaştırarak tüketimde nesne olarak kullanma ve son zamanlarda insan neslini bitirmek üzere kadını aslî vazifesinden uzaklaştırma ve aileyi bitirme gibi; neticede insanlığı felâkete götürecek projenin anavatanı “Kuzey Avrupa’dır. Bazen komünistler, Nazilerin yaktıkları kitaplardan dem vururlar. Bu kitapların mahiyetinden bahsetmezler. W. Reich ve yoldaşlarının cinselliği istismar ile iffet ve insaniyeti yıkmak üzere, büyük zenginlerin paralarıyla basıp dağıttığı kitaplar olduğunu, bilinçlice gizlerler. Sonra da, Kızıl İhtilâllerine karşı gelenleri cahil, kitap düşmanı, örümcek kafalı ve mürteci diye ilân ederler. Kuzey Avrupa’yı, burada 19. yüzyıl ve 20. yüzyılda gelişen “semavî dinlere düşman felsefeyi” ve bu felsefenin beslediği “cinsel devrimi” bilemeyenler; insanlıktaki bu negatif gelişmeyi anlayamazlar. Din ve ahlâkı devrimlerine zararlı gören cereyanların, arkalarına aldıkları küresel güç ve imkânlarla, hemencecik “mahalle baskısı” kurmaya başlarlar. Semavî dinlerle savaşı gaye edinmiş “İnkâr-ı Uluhiyet” cereyanının, bilhassa Kuzey Avrupa şehirlerinde; 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında oluşturdukları “felsefî okullarla” önce Batı Avrupa’yı, sonra da Rusya ve diğer Asya-Latin Amerika ülkelerini “devrim coğrafyalarına” katmaya çalıştılar. Frankfurt ile Viyana okullarının tetikledikleri “ahlâksızlığı” bilemeyenler, bu negatif gelişmeyi genellikle insanlığın normal sosyolojik gelişmesi olarak da telâkki edebilirler. Fakat, bir kısım  solcuların ve Kemalistlerin iddia ettikleri bu safsatanın realite ile hiçbir alâkası olmadığı, bilimsel çalışmalarla ispat edilmiştir. Ve hatta onlara bir tavsiyemiz olacak…

Her kadının bir temel hakkı olan okumak, yüksek öğrenim görmek ve erkeklerin sahip oldukları mesleklere ve imkânlara sahip olmalarına zinhar itiraz etmemelidirler. Artık ne Frankfurt Okulu var ve ne de cinselliği “kızıl devrimlerinde” öğrenciler aracılığıyla kullanan 68 kuşağı var. Tarihin, gerçekleri bütün çıplaklığıyla körlere dahi gösterecek güneşi çoktan doğdu. (Geniş bilgi için: Hangi Avrupa, Yeni Asya Yayınları… Adorno ve Frankfurt Okulu)

Türkiye Medyası’nı dikkatlice takip edenler, dostlar meclislerindeki sohbetlere katılanlar veya sosyal medyada aktif bulunanlar; Cumhurbaşkanının ortaya attığı  “Kadın Üniversitesi” fikrinden en çok rahatsız olanların; yukardaki Avrupaî felsefî  okullar ile irtibatlı düşünce sahipleri olduklarını; görecekler, duyacaklar veya takip edeceklerdir. Hiçbir diyalektikle, mantıkla veya akıl ile alâkası olmayan vehimler üzerine bina edilmiş itirazlardır bunlar. Birileri “karma eğitimin yasaklanmasını isteseydi, bu cenahın kaygısını anlayabilirdik. Evvelâ bu teşebbüs, karma eğitimde okumak istemeyen kadınlarımıza, temel bir hak olan üniversite okuma fırsatını  sunuyor. Tesettürü “kafes” olarak niteleyen örümcek kafalılara; bilimsel olarak cevap verecek milyonlarca kadının yaşadığı Türkiye’de, bu kadar geri düşünme akla ziyan değil mi…

Şu vehim de yanlıştır: “Kadın üniversiteleri, karma eğitimin önünü kapatacağından, itiraz ediyoruz” diyorlar. Laikliğin bütün  ülkelerde  kabul gördüğü şu zamanda, kimse kimseye dünya görüşünü dikte edemez. Ve bütün kadınların, dolu dizgin “müstakil kadın üniversitelerine” yönelmesini beklemek ise, maraza bürünmüş bir psikolojik vakıadır. Dünyada, insan olarak birbirimizin inançlarına, kültürlerine, dillerine ve millî hasletlerine,  doğru demokrasilerin çizdikleri çerçevede saygı göstermekten başka yapılacak bir şey yoktur.

Burada bir vehim daha zihne gelebilir. Dindar Müslümanlar böyle hürriyet ve demokrasiden bahsediyorlar, ama ellerine fırsat geçtiğinde zorbalıkla diğer görüşleri bastıracaklar. İşte İran veya bir başka İslâm Ülkesi... Bazen de İslâm adına çıkan grup veya şahıslar… Bu vehim veya korkuyu büyüten faktör ise; İslâm dinine ve tarihçesine olan ilgisizliğimiz veya genel cehaletimizdir. Hz. Muhammed (asm) ve halifelerinin pratiklerini doğru bilmeyenler, elbette uydurulmuş yanlış hikâyelere takılacaktır. Bunun yegâne ilâcı, hem doğru İslâm’ı ve hem de doğru demokrasiyi bilimsel kaynaklardan öğrenmek değil mi?

Bugünün dün ile karşılaştırılmayacağını vecizce söyleyen çokça peygamber, sahabe ve düşünür vardır. İmam-ı Ali (ra) dündeki metotlarla, günümüzün terbiye edilemeyeceğini söyler. 

Hz. Mevlânâ ise; “Dün dünde kaldı, cancağızım / Bu gün yeni şeyler söylemek lâzım” diyor. 

Bediüzzaman ise; “Eski hal muhal; ya yeni hal, ya izmihlâl” diye ifade ediyor. Dünyamızın ileri demokrasilere yöneldiği, insanlığımızın ise ücretliler devrini bitirip “sahip olma, malikiyet” dönemine girdiği bir zamanda,  nereden bakarsak bakalım, müstakil okumak isteyen kadınlarımızın haklarını kimsecikler ellerinden alamazlar.

 Cumhurbaşkanımızın bu teklifini Boğaziçi, Koç, Sabancı, Bilgi, Bahçeşehir ve Bilkent gibi geniş imkânlara sahip üniversiteler; hem bilimselliğin, hem globalleşmenin ve hem de demokrasinin gereği olarak diğer üniversitelerden önce bu projeye sahip çıkmalıdırlar. İmkânları kısıtlı, kadroları yetersiz ve demokrasiyi bünyesine tam tatbik edememiş, arkadan gelecek diğer üniversitelere güzel örnekler teşkil ederler.

Okunma Sayısı: 2140
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nur

    23.7.2019 16:13:41

    Evet, yazar Yeniasya'nın kimin ağzından çıkarsa çıksın hakka taraftar olduğunu bir kez daha gösterdi. Bir müslüman hanım olarak bu projenin hayata geçirilmesi, tüm diğer hakkaniyetli müslüman hanım ve bey, hatta insaniyetli tüm kimseler gibi dualarımdadır. Yalnız bu işin daha önce bahsi geçen güzel projelerin başına geldiği gibi, kirli politik oyunlara alet edilmeden, tahkiki bir araştırma yapılarak, halk için, terakki için yapılması, çok büyük önem teşkil ediyor. Bu meseleyi destekleyen herkesin bu olayı canlı tutması ve önceden göz yumulan hatalara, halk olarak müsaade etmeden ilerleyişin takip edilmesi, inşallah mümkün olur

  • Ali Tam

    22.7.2019 18:24:07

    Egitim konularina özel ilgi duyarak arastiran merhum gazeteci yazar Halil Uslu 1500 konferansinin sonuncularinda Köln'de 2015 senesinde verdigi konferansta ABD de 4000 üniversite oldugunu bunlarin 85inin bayanlara ait oldugunun altini cizmistir. Bu demektir ki 100 ünüversiteden en az 2 tanesi tamamen bayanlarin okudugu üniversite. BATI yi ifrathane taklit edenler iste BATI nin bu yönünü gercekten müfritane taklid edebilirler. Muasir medeniyet seviyesine cikmak ilimle ilmin adaleti ile olur. Kadinlar Risalesi ve Avrupa'da yasamimizda yaptigimiz tecrübelerle sabittir ki BAYANLARDAN 100 erkegin kendilerine bakmasinida 98 kisinin bakisini oldukca rahatsiz edici bulmaktadirlar. Erkeklerde bu durum tam tersi. Demek Islam Hilafetinin en son merkezinde bayan üniversiteleri acilmasi konusunda gec bile kalinmistir. Kadina secme ve secilme hakki veren Türkiye sadece bayanlara has üniversite secme özgürlügünü de tanimalidir.

  • Gündüz Alp-4

    22.7.2019 15:26:02

    Öncelikle yüzyıla muhalif bir gidişat arz eden şu "rey-i vahit" ve "riyaset-i şahsiyye" durumunun düzeltilmesi lazımdır. "Usûl esasa mukaddemdir" derler. Demokrasiyi "araç" olarak gören ve bunu deklare eden, bekadan kastı "iktidarı ibka" olan bir ideoloji ve onun yönetim anlayışından Kadın Üniversite kurulması düşüncesi, teklifi, teşebbüsü -sizce- samimi ve gerçekçi bulunabilir mi? Şahsen ben gerçekçi, samimi ve inandırıcı bulmuyorum. Zaman hepimize her şeyi ayan beyan gösterecektir. Dünyanın demokratik ve özgürlükçü gidişatına zıt bir gidişatı takip edenler, evvela ülkelerinde Hz.Üstad'ın "ömrü ebedi ile tebşir ettiği" şahane hürriyeti bir tesis etsinler onu görelim. 48 yeni Hapishanenin "müjdesini(!)" verenlerin Kadın Üniversitesine ben bile şüpheyle bakıyorum, vesselam.

  • Gündüz Alp-3

    22.7.2019 15:17:14

    Kadın Üniversitesi güzel olup reddedilecek bir proje değildir. Lakin politik/siyasal İslam ideolojisinin siyasetine alet, iktidarına basamak olarak kullanmadığı (dini-milli) ne kaldı? Endişe ve eleştirilere bir de bu pencereden ve bu noktadan bakmak gerekmez mi? Düsturumuz "akla kapı açmak iradeyi elden almamak" değil miydi? Daha birkaç hafta önce, cuma vaazında hoca cemaate liseleri tercih meselesinde imam hatipleri tercih etmeleri gerektiğini tavsiye ve telkin ediyordu. Oysa diğer okullar da bu ülkenin okullarıdır. Bu tarz ve yaklaşım, kitlelere imam hatipleri sevdirmiyor ve tercih de ettirmiyor. Lütfen bundan imam hatip karşıtlığı çıkarılmasın. Vehimleri tetikleyen yaklaşım, eylem ve söylemden uzak durmak gerekir. Bu tür meseleler özellikle siyasilerin bir sözü ile hayat bulacak, start alacak...bir mesele değildir. Böyle olduğu için zaten bugün siyasal, sosyal ve ekonomik anlamda sorunlar yaşıyoruz.

  • Gündüz Alp-2

    22.7.2019 15:04:34

    Meseleye eleştirel yaklaşanlara karşı tavrımız "vur yatır çal satır" şeklinde olmamalıdır. Zira insan medeni bir varlıktır. Ve medenilere galebe "ikna" iledir. İcbar, şiddet ve dayatma ile değil. Yerli ve yabancı PISA ile eğitim durumumuz ortada. Siyasal, sosyal ve ekonomik ahvalimiz de herkese malum. İslamilik Endeksinde ilk (10)ona bile giremeyen bir İslam Dünyası gerçeği ortada, İslamı temsil noktasında halimiz hiç de iç acıcı değilken, iktidarın menfiliklerini bile alkışlayan itaat-biat etmiş (Yeni Asya camiası hariç) cemaatler gerçeği varken....meseleye itirazla eleştirel yaklaşan kesimlere hak vermemek, endişeleri yersizdir demek mümkün mü? Elli küsur İslam ülkesinin hangisinde (biz dahil) kamil anlamda hürriyetçi demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, hakimiyet-i millet...var? Yine elli küsur İslam ülkesinin hangisinde toplumsal anlamda demokrasi bilinci ve kültürü bulunmaktadır?

  • Gündüz Alp

    22.7.2019 14:52:13

    Sayın Bulut, Kadın Üniversitesi önerisi elbette güzel. Lakin teklifin partili CB'den ziyade eğitim, bilim ve üniversite camiasından gelmesi daha güzel olurdu. Zira, politik/siyasal İslam ideolojisine sahip iktidar mensuplarının ya da siyasilerin bu tür tekliflerine bazı kesimlerin sıcak bakmamasına da ihtiyatlı yaklaşılmalıdır. Çünkü İslam adına veya hesabına siyaset yaptıklarını iddia eden, meşruiyetini "dindarlık" argümanında gören, politik söylem ve eylemlerinde dini -maalesef- menfi tarzda kullanan, tekçi sistemi dayatan, bunu da sanki, "İslami imiş" gibi lanse eden...bir yönetim ve onun başından sadır eden bir teklife elbette ve elbette bazı kesimler -haksız da olsalar- karşı çıkabilirler. Çünkü söyleyenin bugüne değin sergilediği tavır, tarz, söylem ve eylem biçimi "doğru İslam'a" örnek teşkil edecek mahiyette değil. Bu gerçeği de görmek gerekir. Zira bazı eğitim kurumları iktidarın arka bahçesi gibi çalışmaktadır. İdealist olmak kadar realist de olmak zorundayız.

  • Davut

    22.7.2019 12:00:18

    Olaylara dışardan bakmayı başarıyor, yazarımız. Günlük magazinsel itiş kakışlardan uzakça ve bilimselce yazılmış bir makale . İlginç olan yanı da dindar basında Yeni Asya'dan başka bu tarzda olaya yaklaşan da yok. İktidarın Yeni Asya'ya teşekkür etmesi lazım...

  • Demokrat Avrupa

    22.7.2019 11:51:39

    Deccaliyet ve Süfyaniyet ile hareket ederek yola cikan bir iktidar agzi ile kus tutsa ne fayda eder? Fayda edecek gibi olsa bile imkan taninir mi?

  • Oğuz Yiğiter

    22.7.2019 11:21:06

    Popülizm ve zülf-i yâre dokunur endişesinden uzak, hakikate hizmet eden cesur bir makale. Tebrik ediyorum. Ayrıca siyasî tarafgir ve taasubî düşünce sahiplerine güzel bir ders olmuş Sn. Cumhurbaşkanına tebrikle makaleye başlamanız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı