"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Abdullah bin Ubey bin Selül - 1

Süleyman KÖSMENE
15 Eylül 2020, Salı
Mehmet Bilici: “Halk arasında birilerinin arasını bozan, iftira atan, yalan söyleyenlere münafık deniyor. Eğer münafıklık Allah’a inanmadığı halde inanmış gibi görünmekse bu insanlara münafık dememiz doğru olur mu? Yoksa münafıklığın farklı manaları mı var?”

Müslüman Gözüktü

Maalesef yalan söyleyen birisine kolayca “Münafık!”, hafifmeşrep birisine kolayca “kâfir!” dediğimiz çok vaki oluyor. Oysa bize yakışan, “Sabret bakalım; adam Müslüman da, amelinde sıkıntı var. Belki düzeltir!” dememiz ve ona amelini düzeltme fırsatı vermemizdir. Münafık dediğimiz adam eğer münafık değilse, o söz bize döner.

Önümüzde ibretli bir örnek var: Abdullah bin Ubey bin Selül. Bu adamın fitnelerine karşı Resulullah (asm) nasıl davranmış? Bir göz atalım.

İslâmiyet Medine’de bir ekonomik ve askerî güç olmaya başlayınca, inanmadıkları halde inanır gözükerek Medine’deki menfaatlerini korumayı planlayan bir zümre türedi: Münafıklar.

Kimin münafık olduğunu Cenab-ı Allah bildiriyor, Peygamber Efendimiz de (asm) ona göre davranıyordu. Eğer bildirilmemişse, Peygamber Efendimiz (asm) zahire göre hükmediyor, gerçek halini Allah’a bırakıyordu.

Müslümanlar Medine’ye hicret ettiklerinde, Evs ve Hazrec kabileleri Abdullah b. Ubey b. Selül’ü Medine’ye kral seçmişler ve taç giydirmek üzereydiler. Fakat Peygamberimizin de (asm) Medine’ye teşrifiyle Medineliler Peygamberimizin (asm) etrafında toplandıkları için, İbn-i Selül’ün krallığı başlamadan sona erdi. Medine’de Müslümanlık gittikçe güç kazandı. İbn-i Selül de Müslüman olduğunu bildirdi. İnanmadığını gizledi.

Müslümanların Dirençlerini Kırdı

İbn-i Selül gerek Mekke Müşrikleriyle, gerek Medine Yahudileriyle gizlice görüşmeler yapmaya ve işbirliği kurmaya başladı. Medine’de de etrafında kendisine gizli taraf olan ve her yaptığını alkışlayan yalakalar türedi. Peygamber Efendimize (asm) gizlice haset ve düşmanlık besledi. Kimden geldiği belli olmayacak şekilde Müslümanlar arasındaki kardeşliğe, sevgiye ve merhamete zarar verecek fitneler attı. Müslümanları en zayıf anlarda birbirine karşı tahrik etti.

Peygamber Efendimiz (asm) onu bildiği halde sabrediyor ve yumuşak davranıyordu. İbn-i Selül ise Peygamber Efendimiz’in (asm) yüzüne karşı yumuşak davranıyor, ama arkasından nice fitneler çeviriyordu.

Bedir Savaşı’nda Müslümanların kaybedeceklerine ve tarihten silineceklerine inandı. Fakat savaşı Müslümanlar kazanıp, müşrikler kaybedince fitnelerine daha da hız verdi.

Bir sene sonra müşriklerin büyük bir orduyla Medine’ye doğru yola çıktıklarını haber aldı. Müslümanlar Uhud’a doğru hareket ettiklerinde başta Müslümanlara katıldı. Uhud yakınlarına geldiklerinde:

“Ey insanlar! Ben meydan harbine karşıyım. Muhammed benim dediğimi yapmadı, çoluk çocuğa uydu. Biz şu an niçin öleceğimizi bile bilmiyoruz!” diyerek geri çekildi. Onunla beraber 300 kişi daha geri çekildi. Ordunun direncini kırdı.

Sürekli Fitne

Bunun üzerine şu âyet nazil oldu: “Onlar o gün, imandan ziyade küfre yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Allah onların gizledikleri şeyi bilir.” 1

Uhud Savaşı’nda Müslümanlar yetmiş şehid verdiler. Geri dönen İbn-i Selül ve arkadaşları Müslümanları kınadılar. “Bize uysaydılar öldürülmezlerdi!” dediler.

Bir sene sonra Hendek Savaşı öncesinde Müslümanlar hendek kazarken, İbn-i Selül ve adamları Peygamber Efendimiz’den (asm) izin almaksızın hendek alanını terk ettiler. 

Bu hıyanet üzerine şu âyet indi:

“Münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar” diyorlardı.” 2

Beni Kaynuka ve Beni Nadr Yahudileri Medine’den çıkarılınca işbirliği yapacağı kimse kalmadı. Ama o boş durmadı. Beni Mustalık Gazvesi dönüşünde su kıtlığı yaşanması üzerine Ensar ile Muhacirlerin küçük tartışmalarını fırsat bilip, birbirleri aleyhine kışkırttı.

Keza aynı gazve dönüşünde gerdanlığını kaybeden Hazret-i Aişe’ye iftira attı. Müslümanları bir ay boyunca içinden çıkılmaz bir iftira ile meşgul etti.

Peygamber Efendimiz (asm) müdahele ederek fitnenin önünü aldı.

(Yarın inşallah devam edelim.)

Dipnotlar:

1- Âl-i İmran Sûresi: 167. 

2- Ahzab Sûresi: 12.

Okunma Sayısı: 5058
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı