"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ferman dinlemeyen latifeler

Süleyman KÖSMENE
11 Ağustos 2020, Salı
Osman Yüksel Karabudak: “13. Lema 6. İşaret’te Üstad, “Hem insanın letaifi içinde teşhis edemediğim bir iki latife var ki, ihtiyar ve iradeyi dinlemezler, belki de mesuliyet altına da giremezler. Bazen o latifeler hükmediyorlar, hakkı dinlemiyorlar, yanlış şeylere giriyorlar”1 diyor. İnsanda ki bu latifeler hangileri olabilir. Üstad başka bir yerde buna açıklık getiriyor mu? Bu hususu müzakere edebilir misiniz?”

Kaynayan Memzuç Nakışlar

İnsan bir muammadır, bir bilinmeyen denklemin tezahürüdür. Allah’ın esması ve şuunatı insanda “kaynayan memzuç nakışlar” suretinde, yani sürekli hareket gösteren, kıpır kıpır, yerinde duramayan, kıpır kıpırlığıyla terakki veya tedennîye sebep olan ve iç içe girmiş duygular ve hissiyat suretinde tecellî etmiştir.2 Bu tecellî ile insanda sayısız hissiyat ve latife yaratılmıştır.

Bizim kabaca hissettiğimiz sevgi, saygı, şefkat, merhamet, muhabbet, acımak, öfkelenmek, duygulanmak, üzülmek, ağlamak, haz duymak, yücelmek, ermek, olmak gibi nice duygu ve hissiyatımız vardır ki, bunların her birisi zaman zaman teklifin dışına çıkar ve ferman dinlemez işler yapar. Ancak kasıt olmadığından insan genellikle bunların günahından muaf tutulur. Kasıt olduğunda da tövbe ile insan yine affedilir.

Bu duyguların bir kısmı doğrudan terbiye edilir, bir kısmı da diğer duyguların ve hissiyatın terbiyesiyle yola gelir.

Gönül Ferman Dinlemez

“Gönül ferman dinlemez” derler. Kalp eğer dünyaya ait güzellikleri gönlüne koyarsa, işi zordur. Vazgeç dediğinizde, kendini parçalar. Sevdiğine kavuşsa da, kavuşmasa da neticesi yıkılmışlıktır. Kavuşsa, mukadder zamanı geldiğinde ayrılmak onu yıkar. Kavuşmasa zaten baştan yaralanır.

Üstad hazretleri diyor ki: “O azabı çekmekte kabahat, kusur ona aittir. Çünkü kalbindeki hadsiz istidad-ı muhabbet, hadsiz bir cemal-i bâkiye mâlik bir zâta tevcih etmek için verilmiş. O insan sû’-i istimal ederek o muhabbeti fâni mevcudata sarfettiği cihetle kusur ediyor, kusurun cezasını, firakın azabıyla çekiyor.”3

İlahî aşk da insanı teklifin dışına atar. Ancak bu en azından beka duygusunu tatmin ettiğinden, kalbi parçalamıyor. Mesela Yunus Emre’ye ait olan, “Ben şişeyi çaldım taşa, arı namusu neylerem!” sözü, böyle bir ferman dinlemeyişin feryadıdır. İlahî aşka eren Yunus artık şer’î kurallarla değil; özümsediği ahlâkla yaşamaktadır. Bu ahlâkta ar ve namus aşkla bütünleşmiştir.

İlahî Sırlar Merkezi

Hallac-ı Mansur, Hakta eridiği için “Ene’l-Hak” demiştir. Zahir yönüyle bu sözde şirk vardır. Oysa Hallac, kendini bütünüyle Hakk’ın kulu saydığı için bu sözü vird edinmiştir. Kulluk duygusuna ferman dinletememiştir. Zindanda kendisine “Hüve’l-Hak” dersen kurtulursun” dendiğinde, “Ya ben ne diyorum?” demiş, “Hüve’l-Hak” yerinde yine “Ene’l-Hak” demeyi sürdürmüştür. Neticede şeriat mahkemesinde idam edilmiştir.

Saika, şaika, hiss-i kablel-vuku, cezbe, istiğrak ve sekr halleri ve daha pek çok letaif de teklif dışında cereyan ederler. Böyle latifeler galeyana geldiğinde aklı mağlup eder ve insan üzerinde hâkim olur.4

Letaif-i aşere denilen on latife vardır ki, bunlar kalp, ruh, sır, hafa, ahfa, nefis, ateş, hava, su ve toprak unsurlarının karşılığı olan iç duygu merkezleridir. Bunlar da çoğu zaman teklifi dinlemezler.5

Sır, İlahî birlik merkezidir. Hafa, istiğrak merkezidir. Ahfa kaybolma merkezidir. İlahî sırlara yoğunlaşan kişi istiğrak haline girer. Daha yükseldiğinde İlahî sırların cazibesinde kendinden geçer, kaybolur. Bütün bu haller insanı teklifin dışına iten ve ferman dinlemeyen hallerdir.

Üstad hazretlerinin “teşhis edemediğim”6 demesi, bu latifelerle tek tek ilgilenmenin bizim için çok gerekli olmadığındandır. Öyle ki, Risale-i Nur topyekûn okunduğunda bu latifelerin hepsi galeyana gelir, hareketlenir, heyecan duyar, yükselir, terfi kaydeder ve kişinin imanını taklitten kurtararak tahkike ulaştırır. İnsana hakkal-yakin bir imanı kazandırır.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 158. 2- Sözler, s. 771. 3- Lem’alar, s. 29. 4- Mektubat, s. 533. 5- Lem’alar, s. 204 6 Lem’alar, s. 158

Okunma Sayısı: 3773
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ.Seyda

    11.8.2020 23:07:04

    Sayın hocam, Sorunun cevabını anladık desem yalan olur anlamadık desem o da yalan olur. Bir şeyler var hissediyorum ifade edemiyorum. Özetle anlayamadık hocam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı