Milyarlarca Alem
Cenâb-ı Hak bu hadsiz-hudutsuz kâinatı hadsiz, hesapsız âlemlerin iç içe bulunduğu bir gül goncası gibi yaratmıştır. Biz farkındayız veya değiliz; milyarlarca âlem birbiri içinde, birbirine yakın veya birbiriyle temas halinde.
Meselâ ışık âlemi, hararet âlemi, hava âlemi, enerji âlemi, elektrik âlemi, cezbe âlemi, esîr âlemi, misal âlemi ve berzah âlemi birbiri içinde veya birbirine yakın bulunmalarına rağmen aralarında sürtüşme ve yer darlığı yoktur. Hepsi ihtilaliz küçük bir yerde bir arada bulunabilmektedirler.
Pek geniş gaybî âlemlerin de bu yer kürede bir arada bulunduklarını söylemek mümkündür. Hava âlemi ve su âlemi, insanlık âlemi ile iç içedir. Işığın geçmesine cam engel değildir. Röntgen şuaı, katı cisimlerden rahatlıkla geçebilmektedir. Demirin içine hararet akar; akla bilgi nuru nüfuz eder; melek ruhu engel tanımaz; elektriğin cereyanı akışkan maddelerden akar gider.
Bu kesif şehadet âleminde ruhaniler, cinnîler, melekler, insanlar, hayvanlar ve bitkiler âlemi ayrı, ayrı şartlar içinde; ayrı, ayrı âlemlerde; ama aynı kürede bir arada yaşayabilmektedirler.1
“On sekiz bin âlem” tabiri İslâm literatürüne çokluktan kinaye olarak girmiştir. Yoksa sayı ile on sekiz bin adet âlem var demek değildir. Bu tabir genellikle tefsilerde Fâtihâ Sûresindeki “Rabbi’l-‘âlemîn” âyetinin tefsîrinde geçmekte; Tefsirler, bu âyetteki “’âlemîn”, yani “âlemler” lafzını on sekiz bin sayısı ile güya teksir ederek, Cenab-ı Hakkın böyle hadsiz âlemlerin Rabbi olduğunu ifade etmeye çalışmaktadırlar.
Rabbü’l-‘Âlemîn Âyeti
Rakam üzerinde net ve sahih bir nas olmadığından, rakama takılıp kalmamakta fayda vardır. Günümüzde artık rakamlar için sonsuzluk kavramını keşfeden Matematik İlmi, bizi, bu âyetin tefsîrinde de hiç olmazsa “sonsuz âlemlerin” var olduğu neticesine götürmelidir.
Üstad Hazretleri (ra) “Rabbül-âlemîn” âyetinin tefsirinde; “Semâvatta binler âlem var; yıldızların bir kısmı, her biri birer âlem olabilir. Yerde de her bir cins mahlûkât, birer âlemdir; hattâ her bir insan dahî küçük bir âlemdir. “Rabbü’l-‘Âlemîn” tabiri ise, “Doğrudan doğruya her âlem, Cenab-ı Hakkın Rubûbiyetiyle idâre ve terbiye ve tedbîr edilir” demektir.”2 Diye beyan etmektedir.
Bu beyanı biraz açacak olursak; göklerdeki sadece günümüze kadar müşahede edilebilen sekiz yüz milyon galakside bulunan katrilyonlarca dev yıldızın her birisini; yerdeki kuşlar, kurtlar, böcekler, sinekler, balıklar, bitkiler, ağaçlar dâhil milyonlarca cins mahlukatın her birisini; ve nihâyet milyarlarca insanın her birisini birer âlem olarak kabul edecek olursak; yalnız şu cümlede bile sayısız âlemin varlığı üzerinde tefekkürümüzü yoğunlaştırmış oluruz.
Burada önemli olan, böyle sayısız âlemlerin her birisinin idaresinin, terbiyesinin ve tedbirinin Cenab-ı Hak tarafından tanzim edildiğini bilmemiz ve itikat etmemiz; yani tevhid inancını rencide edecek düşüncelere müdrikemizde ve zihnimizde yer vermememizdir.
Yani bu kadar çok âlemin her birisine ayrı bir ilah tasavvuru içinde olmayız. Bizim tevhid inancımız şudur ki: Ne kadar âlem varsa hepsini tek olan Allah yaratır, yönetir, idare eder, tanzim eder ve tertip eder. Biz de O’nun kuluyuz.
Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nûriye, S.118
2- Mektûbât, S. 316