"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâfirin Cehennem-i manevîsi

Süleyman KÖSMENE
17 Şubat 2022, Perşembe
Sabri Aksoy: “Mesnevî-i Nuriye’de geçen ‘Hatta Cehennem-i cismanî, ârif olan mü’min için asiye kâfirin Cehennem-i manevîsine nispeten Cennet gibidir’ 1 cümlesini açar mısınız?”

Aklın İflâsı

İnkâr ve iman mücerret mefhumlar gibi gözükse de, insanı müşahhas neticelere götüren manevî pusulalardır. İman insana daha Cennet’e gitmeden, dünyada Cennet hissi tattırıyor. İnkâr da daha Cehennem’e gitmeden, dünyada insanı yakıyor. 

Kâfir, küfrü sebebiyle gönlünde huzur bulamayan karamsar ve karanlık şahıslara verilen isimdir. Küfür ise bollukta darlık yaşatan, varlıkta yokluğu tattıran, aydınlıkta karanlık pompalayan, dünyada da, ahirette de hicrana mahkûm eden bir yapıdır. 

Varlıklı, ama cimri olana, varyemez derler. Kâfir “varyemez” gibidir. Onu Allah’ın ebedî hazinesine ulaşmaktan, ebedî varlıklardan, ebedî zenginliklerden, ebedî güzelliklerden, ebedî haz ve lezzetlerden alıkoyan tek şey sadece karanlık inkârıdır.  

Kâfir inkârıyla ahirette kendisini kilitlediği gibi, dünyada da kendisini kilitlemiştir. Ölümle her şeyi bitiren ve yitiren kâfir, aslında o anda bitik ve yitik durumdadır. Nefes alıp verdiğine bakmayın! Yaşayan cenazeden farksızdır. 

Çünkü dünü ve yarını inkâr etmekle, o an’a nasıl geldiğini bile tartamayacak derecede kendini kaybetmiştir. Aklı İflâs etmiştir.    

İmansızlık Onu Bitirmiştir

Çünkü kâfir için şu an vardır. Ne dün, ne şu an’dan sonra zaman yoktur, hayat yoktur, kendisi yoktur, her şey yoktur, ölüdür, dehşetli bir vahşetgâhtır. Şu andan sonrası için kâfir, başı kesilip hiçliğe atılan değersiz bir paçavra hükmündedir. İmansızlık onu bitirmiştir.  

Fakat o çakmak aklı bundan bizardır. Başın imansız olması, aklın uykusunu kaçırır. Akıl, “İyi bari yok olayım; tamam! Madem öyle istiyorsun!” demez. Var olmak ister, var olmak hakkıdır, istikbalde neden var olmayacağını sorgular, sorularıyla imansız başın uykularını kaçırır, elîm endişeler yağdırır, cüz’î lezzetini zir ü zeber eder. 2 

Akıl aslında bugünü değil, geleceği yaşamak istiyor, Akla gelecek garantisi vermediğinizde, sizi uyutmaz, hazzınızı ve huzurunuzu kapatır, sizi bitirir. Gelecek korkusu ve endişesi akıl için şu anki hazdan daha önemlidir. İnsanın, aklın bu tacizinden kurtulması için ya aklını çıkarıp atması ve hayvan olup kurtulması; ya da aklını imanla başına alması, Kur’ân’ı dinlemesi gerekir. 3 Akıl eğer Kur’ân’ı dinlerse, hayvandan yüz kat daha ziyade, bu fani dünyadan safî, temiz, ıztırapsız, gamsız, endişesiz, korkusuz lezzetler alır. Kur’ân’ı dinlemeyen akıl için ise, bu dünya bir Cehennem-i Manevî ıztırabı verir. 

Bana Rast Gelenlerin Vay Haline!

Üstad Hazretleri asrın başlarında Sultan Reşat ile Rumeli’ye gidiyor. Yolda iki mektepli mütefennine, dinin önemini vurgularken şu temsili veriyor:

Altı yaşındaki bir çocuk tren yolunun kenarında dururken, tünelden tren bütün cesametiyle, hızlıca ve “Bana rast gelenlerin vay haline!” der gibi bağırarak çıksa, çocuk bundan korkup kaçmaz; sadece gülerek seyreder.

Fakat bu çocuğun yerine iki bin sene önceki zamanın kahramanları olan Rüstem-i İranî veya Herkül-ü Yunanî’yi koysanız, tünel deliğinden başında ateş, nefesi gök gürültüsü gibi korkunç, gözlerinde elektrik berkleri olduğu halde, birden tren çıksa… O iki kahraman, gayet müthiş, parçalayıcı, vagon cesametinde yirmi aslanı arkasına takmış bir nevi vahşi aslan zannedip ne kadar korkacaklar ve kaçacaklardı.  

İşte o altı yaşındaki çocuğa bu cesareti, güveni ve hürriyeti veren şey, sadece trenin bir sürücüsü olduğuna ve bir intizam dairesinde yolunda gittiğine olan çocuğun itikadıdır. 

O iki kahramanı korkutup kaçıran ve hayatlarını Cehennem’e çeviren şey ise, trenin bir sürücüsü olduğuna ve bir intizam dairesinde gittiğine inanmamaları ve itikat etmemeleridir. 4 Treni tanımamalarıdır.

İşte insan dünyayı ve dünyanın Hâlık’ını tanırsa Cennetteymiş gibi huzurlu olur. Aksi takdirde bir Cehennem-i Manevî’den kendini kurtaramaz. 

Dipnotlar:      

1- Mesnevî-i Nuriye 228. sh. 2- Asa-yı Musa, s. 28. 3- Asa-yı Musa, s. 29. 4- Eski Said Dönemi Eserleri, Hutbe-i Şamiye, s. 260.

Okunma Sayısı: 2315
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı