İstanbul’dan Hamdi Gocek: “1- Bir akrabam ara sıra benden para alır, imkânı olmadığı için pek iade edemez. Ben de istemem ve bazen zekâtıma mahsuben kayıt ederim. Bu sefer epey bir zaman sonra zekâtıma yazdığım parayı ben istemeden hesabıma iade etti. Ben de zekât kaydımdan silsem kâfi olur mu? 2- Risale-i Nur dersleri esnasında, namaz vakti geçme durumu varsa telefondan dersi kesmeden namazı eda etsek mahzuru olur mu? Yoksa huşua mani mi olur?”
Zekât Geri Dönerse
Bütçenizden çıkardığınız para yeniden bütçenize girmişse, sizin yeniden onu bütçenizden çıkarmanız gerekir. Bilhassa zekât olarak çıkarmış iseniz, size ibadet sevabı kazandıran bu miktarı yeniden bağışlamalısınız. Esasen başlangıçta zekât niyetinizi o kişi ile paylaşmanız ve onun tasvibini almanız gerekiyordu.
Dolayısıyla size iade edilen parayı ya para sahibine yeniden iade etmeniz, ya da bağış olarak bütçenizden çıkarmanız gerekir.
O parayı kendi hesabınızda hapsedip zekât kaydından silmeniz doğru olmaz. Yapılmış ibadeti geriye döndürmek doğru değildir.
Namaz ve Ders
Namazda da, derste de huşu önemli bir şarttır. Dersteki dikkatiniz, namazdaki huşuunuza zarar verebilir. Dolayısıyla efdal olan dikkatinizi bölmek değil, namazı ezan okunduğunda vakti içinde kılmak ve derslere namazdan sonra bağlanmaktır.
Zekâta Mahsuben
Suat Gümüş: “Hasta olan Afganistan göçmeni bir aile var. Başka bir ilde hastaneye tedaviye götüreceğim. Hastane ve diğer masrafları dil problemi olduğu için benim yapmam gerekiyor. Yapmış olduğum harcamaları zekâtımdan düşebilir miyim? Ayrıca bu aile için marketten almış olduğum gıda ile giyim eşyalarını da zekâtımdan düşebilir miyim?”
Aldığınız giyim ve gıda maddelerini orta hallisinden almış ve teslim etmiş olmak kaydıyla zekâtınızdan düşebilirsiniz.
Hastane masraflarına gelince… Her ne kadar temlik şartına göre zekâtınızı bizzat fakirin eline teslim etmeniz gerekiyorsa da, fakir bir göçmenin hasta olması ve kendi masrafını karşılayamamış olması durumunda, siz onun lehine yaptığınız zorunlu tedavi giderlerini zekâtınıza mahsuben yapabilirsiniz. Mücbir harcamayı onun yerine yaptığınızda temlik şartı fiilen yerine gelmiş olur.
Ancak efdal olan sadâka olarak bağışta bulunmanız, zekâtınızı ise ayrıca vermenizdir.
Zilzal Suresi’ni Okuyan
Körfez’den Hasan Bey: “Zilzal Sûresi’ni okuyan Kur’ân-ı Kerîm’in yarısını okumuş sayılır’ hadis midir? Risale-i Nur’da bu konuda ölçü var mıdır? Açıklar mısınız?”
Tirmizî’de iki rivayet vardır: Birincisine göre İza zülziletil arz Sûresi Kur’ân’ın yarısına denk tutulduğu; ikincisine göre aynı sûre Kur’ân’ın dörtte birine denk tutulduğu müjdesi vardır. 1
Akıl terazimiz Kur’ân ve sûrelerin faziletleri ile ilgili sayıları ve oranları tartmaktan âcizdir. Kifayetsiz kalır. Tartamadığı oranları inkâr etmesi de doğru değildir.
Böyle rivayetleri Bediüzzaman Hazretleri (ra), tarlaya ekilen mısır misali ile açıklıyor. Şöyle ki: Bir tarla farz ediyoruz ki, içine bin adet mısır ekilmiştir. Her bir mısır tohumu filiz atıp büyüdüğünde, koçan koçan mısır verdiğini varsayalım. Diyelim bir tane mısır; üzerinde beş koçan var, her bir koçanda yüzer adet mısır tanesi vardır. Bu mısır için, bütün tarlanın mısırının yarısına denktir denebilir.
Bir diğer mısırda da on koçan var, her bir koçanda iki yüz adet mısır varsa; toplam iki bin adet mısır eder ki, bu da bütün tarlaya atılan mısırların tam iki katına denk olur. 2
Bu ölçüler ne mübalâğadır, ne mücazefedir! Aynı ölçülerin rasadında Kur’ân sûrelerinin faziletlerine de bakabiliriz. Demek bazı sûrelerin Kur’ân’ın dörtte birine veya üçte birine, ya da iki katına denk tutulması veya daha başka oranlar zikredilmesi mübalâğa değildir. Allah’ın rahmeti böyle tecelli etmiştir.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Sevâbü’l-Kur’ân: 9 (3056, 3057), 10; Müsned, 3:147, 221. 2- Sözler, s. 386.