Meryem Hanım: “Kıyamet kopmasının dehşetini görmemek için mü’minlerin ruhları bir parça evvel kabzedilir. Kıyamet kâfirlerin başına patlar’ hadisini açıklar mısınız?”
Bir Şükür Tablosu
Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Kıyamet mü’minlerin başına kopmaz. Allah kıyametin kopacağına yakın bir zamanda, bir rüzgâr gönderir. O rüzgârın dalgalanmasıyla, imanı olan hiçbir mü’min kalmaz, ruhunu teslim eder. Allah onlara rahmet eylesin.”1
Bu rivayette Allah’ın rahmetinin izini, yüzünü, özünü görüyoruz ve Allah’a şükrediyoruz. Kıyamet kopması aslında kahır tecellisidir. Ahir zamanda şirazeden çıkan, ar, edep ve hayâyı rafa kaldıran ve arsız sefahetiyle insanları da yoldan çıkaran beşerin başına bir kıyametin gelmesi Kahhar-ı Zülcelâl’in kahr tecellisidir.
Öte yandan Kahhar-ı Zülcelâl’in kâinatta hayatı bitiren böylesine bir kahır tecellisinde bile, mü’minlere merhametiyle muamele etmesi göz yaşartıcı bir şükür tablosudur.
O Güzel Zümreye Girmek Lâzım
Biz şimdi ahir zamandayız. İnşallah imanımızı muhafaza edelim ki, kıyamet gibi bir kahır tecellisinde bile Rabbimizin rahmetle muamele buyurduğu kulları arasına girelim. Bunun için duâya ihtiyacımız vardır. İmanımızı muhafaza etmekle beraber, arttırmak, taklitten tahkike çıkarmak böyle bir ceberut devrinde fevkalâde önemlidir.
Hani Yunus kırk yıl dergâhta hizmet ettikten sonra bir gün, “benden derviş olmaz” diyerek dergâhtan kaçmış. Sonra pişman olup dergâha geri dönmüş ve şeyhinin eşiğine baş koymuş. Sabahleyin şeyhi eşikten geçerken ayağı dokununca “Bu kim?” diye sormuş. Ona: “Yunus!” demişler. Şeyhi: “Bizim Yunus mu?” demiş.
Yunus bu sözü gözden düşmediğine hüccet saymış, kalkıp şeyhinin elini eteğini öpmüş ve dergâha tekrar hizmet etmeye başlamış.
Temsilde hata olmaz derler. Ne kadar günahkâr da olsalar mü’minlerin ruhlarını kıyametin dehşetini görmeden biraz evvel Allah’ın kabzetmesi, böyle bir rahmet tebessümüne benzetilebilir. Rabbim “benim kullarım!” diyor ve rahmet ediyor. O güzel zümreye girmek lâzım.
Konuşan Hakikattir
Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Ahir zamanda Allah Allah diyecek kalmaz.”2
Bu hadisin ilk yorumunu Bediüzzaman 1900’lü yılların başında şöyle yapıyor: “Allah, Allah, Allah” deyip zikreden tekyeler, zikirhaneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeairde ismullah yerine başka isim konulacak” demektir.”3
1900’lü yılların başında Allah Allah diye zikreden tekyeler ve zikirhaneler açıktı, medreseler açıktı. Ezan ve kamet yerinde ismullah vardı. İsmullah yerine “Tanrı” adı konmamıştı.
Dolayısıyla bu bilgiler o gün için erken bilgilerdir. Henüz vaki olmamış bilgilerdir. Otuz kırk yıl sonra meydana gelecek bilgilerin Bediüzzaman’ın ruhundan o gün için dökülüvermesi, bu bilgilerin sünûhat ve ilham olduğunun göstergesidir.
Bediüzzaman’da konuşan yalnız hakikattir. Hayal değildir. Nitekim Bediüzzaman’ın önceden verdiği bu haber 1930’lu yıllarda tahakkuk etmiştir.
Kıyametin kâfirin başında kopacağı meselesi insanı hem titretiyor, hem serinletiyor. O tek güç olduğu vehmiyle masum Müslümanları yakıp yıkan, ezip öldüren kâfirler yok mu? Daha Cehenneme varmadan bu gazap onlara yeter.
Ama yine de duâ etmeden geçmeyelim: Allah mü’minleri kâfirlerin şerrinden korusun! Âmin.
Dipnotlar:
1- Müslim, İman 234, (148)., 2- Tirmizi, Fiten 35, (2208)., 3- Şualar, s. 615