Perde Arkası Nedir?
Ahiret yolculuğu en hızlı şekilde devam ediyor. Bazen en yakınlarımızla, bazen en sevdiklerimizle, bazen en saydıklarımızla ölüm gerçeğini hele şu son aylarda yaşamayanımız yoktur. Sayın Mehmet Özkan, Sayın Şükrü Erdem, Kayınpederim Sayın Hüseyin Uzun, Sayın Kâmil Koyuncu… Danyal Ateş’in genç damadı Sayın Said Başaran Durum… Son bir ay içinde ahiret yolculukları öyle hız kazandı ki, yazmaya kalksam sayfam yetmez. Bağışlayın! Hepsine rahmet diliyorum ve hepsinin muhterem ailelerine ve sevenlerine taziyetlerimi sunuyorum. Ve taziyede bulunan bütün Nur Kardeşlerime yakınları adına teşekkür ediyorum.
Ancak şunu yazmalıyım: Hemen bütün ölenlerin ortak yanları, ölümlerinin güzel olması... Evet, acı veriyor. Ama hüsn-ü hatime ile ahirete gitmiş olmak önemli bir imtiyaz!
Ben böyle hüsn-ü hatime ile gidenleri, açıkça söyleyeyim, kıskanıyorum. Rabbim bize de hüsn-ü hatime nasip etsin. Âmin.
İnsan kalbi rikkat sahibidir, duyguları şefkat yüklüdür. Toz konduramazken, bakmışsın, ölüm alıp gitmiş…
Sebepler üzerinde durmayacağım. “Ölüm gelmiş cihana, Baş ağrısı bahane!” Biz diyelim: Kalp bahane! Tansiyon bahane! Korona bahane!
Ancak bu bahaneler, “manevî şehitlik” getiriyor. Burası önemli…
Bundan büyük müjde olur mu? Ölümdeki rahmet ve şehitlik, üzerinde durulmaya değer.
Ölümün perde arkasındaki İlâhî şefkat ve büyük rahmet bilinirse, insan ancak o zaman teselli bulabiliyor ve ölüme karşı dirayet kazanabiliyor. Ölüm hükmüne teslim olabiliyor. Yoksa yok!
Mü’min Allah’a Kavuşmayı Arzu Eder
Ölüm Allah’ın emridir. Ölümle mü’min Allah’ın rahmetine ve şefkatine teslim olur. Allah’a kavuşur. Bunu birçok âyet-i kerime ilân ediyor. Bunu bilen ve iman eden mü’min ölümü severek karşılıyor. Çünkü mü’min Allah’a kavuşmayı arzu eder. Allah da mü’mine kavuşmayı ister. Dolayısıyla mü’min Allah’tan korkar, fakat ölümden korkmaz.
Resûlullah Efendimiz (asm) ölmek üzere olan bir gence,
“Kendini nasıl hissediyorsun?” buyurdu.
Genç: “Yâ Resûlallah, Allah’ın rahmetini umuyorum. Fakat günahlarımdan korkuyorum.” dedi.
Efendimiz (asm): “Ümit ile korku kulun kalbinde bir araya gelirse, Allah ona umduğunu verir, korktuğundan emin kılar.” buyurdu. 1
Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Her kim Allah’a kavuşmayı arzu ederse, Allah da ona kavuşmayı arzu eder. Ve her kim Allah’a kavuşmayı arzu etmezse, Allah da ona kavuşmayı istemez.”
Hazret-i Âişe (ra) dedi ki: “Yâ Resûlallah! Hepimiz ölümü sevmeyiz!”
Peygamber Efendimiz (asm): “O manada değil. Fakat mü’min, can verirken Allah’ın rahmeti, rızası ve Cenneti ile müjdelendiği zaman, Allah’a kavuşmayı arzu eder. Ve Allah da ona kavuşmayı arzu eder. Kâfir ise, Allah’ın azabı ve gazabı ile müjdelenir de, Allah’a kavuşmaktan ve Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” buyurdu. 2
Kabir Kapısına Gülerek Gitmeli
Ölümle insan öyle bir Cennet hayatına dâvet olunuyor ki, o Cennet hayatının bir saatlik hazzı ve lezzeti, bin senelik dünya saltanatı ile elde edilemiyor. Bundan da ötesi: İnsan öyle bir yüksek huzura dâvet olunuyor ki, o huzurda Allah’ın eşsiz cemalini ve sonsuz güzelliğini görmeye mazhar olmanın bir saati, bin senelik Cennet hayatında bulunmuyor.
İnsanoğlu ölümle böyle bir yüksek huzura gidiyor, götürülüyor ve sevk olunuyor.
Öyle ki, insanın dünyada gördüğü bütün güzellikler, Allah’ın eşsiz güzelliğinin binler perdelerden geçmiş bir gölgesinden ibarettir. Cennet, bütün güzellikleriyle Allah’ın rahmetinin bir tek cilvesinden ibarettir.
İşte insan böyle bir yüksek huzura gidiyor ve ebedî ziyafet yeri olan Cennete çağrılıyor.
Bediüzzaman der ki: Öyle ise mü’min kabir kapısına ağlayarak değil; gülerek gitmelidir. 3
Sevdiklerini de ağlayarak değil; en azından Allah’a teslim etmiş olmanın verdiği iç huzuruyla ve güven duygusuyla yolcu etmeli, göndermelidir.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Cenâze, 10 2- Tirmizî, Cenâze, 67.
3- Mektûbât, s. 223.