Ahir zamanın şiddetli manevî sarsıntılarından Hz. Adem (as) ve Hz. Havva’dan beri devam edegelen aile kurumu da nasibini almakta. İnsanın özellikle de Müslümanın sığınağı ve bir nevi Cenneti olan aile hayatı bozulup parçalanmakta.
Günümüzde dünyadaki her türlü lezzeti tatmayı hedefleyen ‘’ben merkezli’’ modern ailede baba evin maddî ihtiyaçları için bir ‘’cüzdan’’ hükmündedir. Anne ise evlât yetiştiren, evi çekip çeviren biri olmaktan çok evde sarfettiği emeğin değersiz görüldüğü ‘’müstahdem’’ konumundadır. Sabır, yardımlaşma, merhamet, akrabalık ilişkilerinin yerini dizi film ve sinemalarda aşılanmaya çalışılan yeni ilişki biçimleri almaktadır.
Bu tabloya boşanmaların artması, evlilik yaşının yükselmesi, çocuk sayısının azalması gibi bütün dünyanın çözmeye çalıştığı problemleri ekleyebiliriz.
Ülkemizdeki aile yapımızla ilgili son tablo ise şu şekilde:
TÜİK NETİCELERİ
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) evlenme ve boşanma oranları ile ilgili yaptığı son açıklamaya göre son bir yılda evlenen çiftlerin oranı yüzde 2.9 azalırken, boşanan çiftlerin sayısında yüzde 10.9 artış gerçekleşti. Ülkemiz tarihinin en yüksek seviyesi bunlar!
Uzmanlar bu tabloda son çıkan kanunî uygulamaların da etkisi olduğunu belirtiyorlar. Ülkemizeki kanunlar boşanmayı kolaylaştırıyor: Kadın istihdamı teşvikleri, süresiz nafaka, çocuk icrası, velâyet konusundaki uygulamalar ailedeki huzursuzluğu tamir etme yerine, boşanma kararını ve şiddet olaylarını körüklüyor. Hukukî olarak adeta boşanma teşvik ediliyor!
Sözgelimi bu aralar medyada aile haberlerinde adı sıkça geçen 6284 sayılı kanuna göre huzursuzluk yaşayan eşler arasında uzlaşma yasak! Kadın yalan söyleyip iftira atsa bile delil aramaksızın erkek cezalandırılıyor. Bunun adı: ‘’Beyana dayalı kadına karşı şiddeti önleme’’ uygulaması.
DIŞARDA ÇALIŞMAYAN ANNE İŞSİZ MİDİR?
Bir diğer uygulama Aile Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’na bağlı İŞKUR tarafından ‘’işsiz anneleri istihdama kazandırma’’ çalışmaları... Eğitim programları kapsamında annelere meslek kazandırılması ve istihdam edilmesi amaçlanıyor. Çalışan anneye ayrıca çocuk bakım parası da veriliyor.
Anne çocuğundan ayrılıp çalışmaya giderken başka bir kadın yine para karşılığında çocuklara bakacak, böylece resmî kayıtlarda ‘’işsiz’’ olarak görülen anneler istihdama kazandırılmış olacak.
Oysa ki ihtiyacı olan kadın zaten çalışıyor. İhtiyacı olmayan kadınları da böyle projelerle çalışmaya teşvik etmek, çocukları kreş ve anaokullarında büyütmeye mecbur bırakmak problemli bir nesil yetişmesine yol açmaz mı?
Şurası bir gerçek ki, annelik başlı başına mukaddes bir iş. Karşılığında para almadığı için anneleri işsiz görmek de dünyevîleştiğimizin en bariz tablolarından biri.
Görünen o ki, modern zamanlarda eve para getirmediği için sadece tüketen, üretime hiçbir katkısı olmadığı düşünülen annelik mesleği her vesileyi kullanarak (dizi film, sinema, tiyatro...) aşağılanmakta.
HÜLÂSA
Peygamberimiz (asm) hatemül enbiya olarak kendi hayatıyla da bizlere örnek bir aile modeli oluşturur. Müslüman kadın ve erkeğe aile içindeki vazifelerini bizzat yaşayarak anlatır. Erkeğin himaye, hürmet vazifesi, kadının hazinedarlık, sadâkat ve annelik vazifesi fıtrat yani yaradılış kanunlarıyla da uyumlu sorumluluklardır.
Fıtrat kanunlarından uzaklaşmanın faturası ise görüldüğü gibi çok ağırdır!