Geçtiğimiz 23 Ağustos’ta, 49. vefat yıldönümü vesilesiyle bir kez daha rahmetle yad ettiğimiz ilk Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Polat’ı, Yeni Asya’nın kuruluş serencamını anlattığı yazılarından bazı anekdotlarla da hatırlayalım...
Polat, 17 Şubat 1970 tarihli haftalık İttihad gazetemizdeki yazısında Yeni Asya’nın doğuşunu şöyle müjdelemişti:
“Uzun bir zamandan beri üzerinde çalışmakta olduğumuz günlük gazete meselesi nihayet tahakkuk etmiş; sizlerin yardımlarıyla, fiilî ve kavlî dualarıyla Yeni Asya vücud bulmuştur. Bayramın hemen ertesi günü 21 Şubat 1970 Cumartesi tarihiyle günlük sabah gazetesi olarak neşir hayatına atılacak olan Yeni Asya sağ cephede bir boşluğu daha doldurmuş olacak ve İslâm matbuatının gelişip kuvvetlenmesine kendi şart ve imkânları içerisinde hizmet edecektir.
“Yeni Asya, muhakkak ki sizin gazetenizdir. Zira onu sizlerin daimî arzu ve istekleriyle neşretme kararını verdiğimiz gibi, sizlerin maddî yardım ve alâkalariyle de kuvveden fiile çıkardık.
“Esasen bizler İttihad’ı neşrederken sadece bir haftalık gazete olarak kalmayı düşünmüş ve şartlarımızı da ona göre ayarlamıştık. Ancak aradan zaman geçince ve İttihad gerek muhtevasiyle, gerek münderecatiyle kendisini beğendirmiş ve sevdirmiş, böyle bir gazetenin en kısa bir zaman içerisinde günlük olarak neşir hayatına atılması yine sizlerin ısrarlı taleplerinizle düşünülmüştür.
“Bizler, İttihad’ı neşredenler olarak siz değerli okuyucularımızın bu arzu ve isteklerini bir emir telâkki ettik. Bunun için de, en güç şartlar altında da olsak günlük bir gazetenin neşrine çalışmayı, bu yolla İslâma hizmet etmeyi gaye edindik ve nihayet Yeni Asya‘yı bu düşüncenin mahsulü olarak çıkarmaya karar verdik.”
***
Şu satırlar da Yeni Asya’nın 21 Şubat 1970 günü çıkan ilk sayısında yine Mustafa Polat’ın imzasıyla yayınlanan “Neden Yeni Asya?” başlıklı yazıdan:
“Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır. Onun bahtını, talihini açacak, onu geliştirip inkişaf ettirecek istibdat değil, diktatörlük değil, tahakküm değil; şûrâdır, meşverettir, cumhuriyettir... Yeni Asya, işte bu mâdeni işletmek, bu cevheri yeniden ortaya çıkarmak için gazetemize isim olmuştur.
“Asya’yı hakikî vechesiyle, aslî mayasıyla ortaya çıkarmak, fazilet ve hüdâ üstüne tesis edilen medeniyetine kavuşturmak için çalışmaktan, gayret sarf etmekten, doğru yolu göstermekten asla geri durmayacağız.
“Neşriyatımızı işte bu inanç içerisinde devam edecek, Asya’nın faziletini göstereceğiz. Nefret ve husumet devri geçmiştir; sevgi ve şefkat devri başlamıştır. İyi ve güzel olanı göstermek, doğruyu ortaya koymak, hakkı müdafaa etmek esastır. Bundan asla vazgeçmeyiz.
“İman ye’si, ümitsizliği reddeder. Rahmet-i İlâhiyeden ümit kesilmez. Haklı şûrâ ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, daima istişare yolunu seçecek, samimiyeti, birlik ve beraberliği telkin edeceğiz. ‘Biz muhabbet fedâileriyiz, husumete vaktimiz yoktur’ diyecek, kin ve nefretin cemiyetimizden kalkmasına çalışacağız. El ve gönül birliği, kalp ve kafa birliği içerisinde meselelerimizi halledeceğiz ki, Yeni Asya kötülüğe, hevâ ve hevese galebe edebilsin.
“Sonra da bütün kuvvetimizle haykıracağız: Yaşasın sıdk, ölsün yeis! Muhabbet devam etsin. Şûrâ kuvvet bulsun. Bütün levm ve itab ve nefret, hevâ ve hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, Hüdâ’ya tâbi olanların üstüne olsun.”
***
Tam bir kararlılık içinde yarım asırdır yoluna devam eden Yeni Asya kervanının bütün yolcularına selam olsun.