"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bağışıklık sistemimizi sevgi ile güçlendirelim

Abdil YILDIRIM
08 Nisan 2020, Çarşamba

Gülümsemek sadâkadır, bol bol ver sen, boşa gitmez,
Sermayesi sevgi olan, hiçbir zaman zarar etmez.                                                                           

A.Y

Bediüzzaman Hazretleri, “Muhabbet şu kâinatın bir sebeb-i vücududur. Hem şu kâinatın rabıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır” diyor. Demek ki kâinatın temel taşları, sevgi ile bir birine bağlanmış. Sevgiyi çekip alsanız, yıldızlar, gezegenler, galaksiler başıboş kalacak, bir birine çarpacak, ve kıyamet kopacak.

İnsan da küçük bir kâinattır. İnsanın da maddî ve manevî yapı taşları vardır. Her hücre, her organ ve duygu ve düşünce, bir birine sevgi bağları ile bağlamıştır. Kâinatın nuru ve hayatı muhabbet olduğu gibi, insanın da hayatı sevgi ile ayakta kalır, sağlıklı bir şekilde devam eder. 

Muhabbeti yaratan, kâinatı da, insanı da bu muhabbet ile ayakta tutan Cenab-ı Hak olduğuna göre, önce O’nu (cc) sevmeliyiz. Sonra, “Yaradan’dan ötürü” diğer yaratılmışları sevmeliyiz. Çünkü bu kâinatta canlı cansız, şuurlu şuursuz, her ne var ise, aynı Kudret tarafından yaratılmış, aynı Rezzak tarafından rızıklandırılmış, aynı Hayy ve Kayyum tarafından hayatını devam ettirmektedir.  Yaratılmış olan ne varsa, aynı ailenin bir ferdi gibidir. Yani, kâinatta ne varsa, bir birinin kardeşidir. İnsan anne ve babasını, kardeşlerini, akrabalarını, milletini nasıl seviyorsa, Allah’ın yarattığı diğer yaratılmışları da öyle sevmeli, sevgisini de göstermelidir. Zira Cenab-ı Hak kâinatı yaratmış, yarattıkları içerisinde akıl ve şuur verdiği insanı da yeryüzüne halife olarak tayin etmiştir. İnsan vazifesini doğru yaparsa, kâinatın işleyişi uyum içinde, sağlıklı bir şekilde devam eder.

Kâinat ailesinin insan sınıfı, bugünlerde bir virüs ile imtihan ediliyor. Elle tutulamayan, gözle görülemeyen küçücük bir mahlûk, insanı ve insanlığı perişan etmiş bulunuyor. Tıp otoriteleri bu virüs ile mücadele ederken, sık sık “bağışıklık sisteminizi güçlü tutun” diye insanları uyarıyorlar. Bunun için de, düzenli ve dengeli beslenin, egzersiz yapın, uyku düzeninize dikkat edin, ellerinizi sık sık yıkayın, temizliğinizi ihmal etmeyin diye maddî tedbirleri sıralıyorlar. 

“Hâzık” (uzman) doktorlar ise, bağışıklık sistemini güçlendirmek için insanın sadece yukarıda sayılan maddî tedbirleri almanın yeterli olmadığınI ifade ediyorlar. İnsanın sadece et, kemik ve kandan ibaret olmadığını, kalp, ruh ve çok çeşitli duygularla donatıldığını belirterek, bunların da yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmesi gerektiğini söylüyorlar. Bunun için de inancınızı sağlam tutun, ümitsizliğe düşmeyin, pozitif olun, güleryüzlü olun, insanları, hayvanları, bitkileri ve bütün çevrenizi sevin, iyilik edin, bir ihtiyaç sahibine yardım edin, şefkatli ve merhametli olun diye, ruhu besleyen hasletlerden bahsediyorlar. Bütün bu güzel hasletler de, İslam’ın özü olan muhabbetten neş’et eden güzel duygu ve davranışlardır. Yani bütün mesele, yazımızın başında geçen, “kâinatın sebeb-i vücudu muhabbettir” noktasında toplanıyor. 

Bir insana selâm vermek, karşılaşılan bir kimseye güler yüzle bir “merhaba” demek, bir komşunun halini hatırını sormak, ruhu besleyen en şifalı gıdalardandır. Bir ihtiyaç sahibinin ihtiyacını gidermek, insanı mutlu eder. İçini rahatlatır, stresini giderir. Böylece, başkasına yardım eden bir insan aslında kendisine yardım etmiş olur. 

Sevmek, insanın fıtratında olan bir duygudur. Fıtratı bozulmamış bir insan, diğer insanları sever, vatanını ve milletini sever, hayvanları, sever, tabiatı sever, kuşların ötüşünden, suların şırıltısından, yağmurun şıpıltısından bir zevk alır, huzur bulur. Bu muhabbet duyguları ile beslenen bir insanın, bağışıklık sistemi güçlenir, mikroplara, virüslere ve her türlü zararlı orgnanizmalar rahatlıkla karşı koyacak bir kuvvet elde eder.

Bugün tıp camiası, yeni tip kovid 19 virüsüne karşı aşı geliştirmek için harıl harıl çalışıyor. Evet maddî aşıya ihtiyaç var, fakat bu aşının elde edilmesi için en az bir seneye ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Halbuki şu an elimizde hazır kullanabileceğimiz “sevgi aşısı” mevcut. Maddî aşı çalışmaları devam ederken, bir yandan da kalp ve gönüllere sevgi aşısı uygulamaya başlasak, günde beş öğün muhabbet haplarından alsak, bu virüse karşı savaşta daha başarılı oluruz diye düşünüyorum. Yetmezse bu ilâçların dozunu arttırabililiriz. Zira bu aşı ve ilâçların hiçbir yan etkisi ve zararlı neticesi yoktur. 

Not: Leyle-i Beratınızı tebrik eder, bu gece vesilesiyle bütün günahlar, hastalıklardan, musîbetlerden kurtulmamızı Rabbimizden niyaz ederim.

Okunma Sayısı: 2699
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı