Akıllı tüccar sermayesini en iyi şekilde kullanan tüccar olduğu gibi, akıllı Müslüman da zamanını namaza göre tanzim ederek en güzel şekilde değerlendiren insandır. Dünya işleri için dakik programlar yaparak bunları uygularken, namaz gibi en önemli bir işi ihmal etmek, cam parçalarını elmasa tercih etmek kadar ahmakâne bir davranış olacaktır.

Paramızı harcarken mümkün olduğu kadar israf etmemeye çalışırız. Alış verişlerimizi ihtiyaçlarımızın önceliklerine göre ayarlarız. Zarurî ihtiyaçlarımıza öncelik tanır, diğer ihtiyaçlarımız için de bütçemize göre harcama yaparız. Vakit nakittir dediğimize göre, vaktimizi sarf ederken de aynı hassasiyeti göstermek zorundayız. Zira bir miktar vakit ayırmak suretiyle nakit kazanabiliriz ama, dünyanın servetini versek bir saniyelik vakti geri getiremeyiz. 

Peygamber Efendimiz (asm): “Namaz dinin direğidir” buyuruyorlar. Dinimizin direği namaz olduğuna göre,  günlük işlerimizin planını yaparken, önce namazı nazara alarak zamanımızı tanzim etmeliyiz. Yoksa dünya işlerinin yoğunluğu arasında namaz vaktinin geçip gittiğini görürüz. Ondan sonra da “Neyse, akşam kazasını kılarız” diyerek teselli bulmaya çalışırız. Halbuki, “Ya biz o namazı kaza etmek fırsatı bulamazsak? O zaman bu kaybımızı nasıl telafi edebiliriz?

Misafirliğe giderken veya misafir kabul ederken, namaz saatlerini dikkate almamız gerekir. Zira o saatte Cenâb-ı Hakk’ın misafiri olarak Mi’rac gibi bir makama dâvetliyizdir. Başka hiçbir makam Mi’rac’dan üstün olmadığı gibi, hiçbir dostun hatırı da Allah’ın hatırından yüksek değildir. Yolculuğa çıkarken de, gideceğimiz mesafeye ve kullanacağımız vasıtaya göre namaz vakitlerini dikkate alarak hareket etmeliyiz. Uzun otobüs yolculuklarında bazı firmaların namaz için kolaylık sağlamadıklarını biliyorsak, o firmaları tercih etmemeliyiz. Namazımızı ertelemektense, yolculuğumuz ertelemeyi tercih etmeliyiz. Birisine telefon edeceğimiz zaman o kişinin namazda olup olmayacağını düşünerek aramalıyız. Bugün camilerde “Lütfen telefonlarınızı kapatın veya sessize alınız” uyarılarına rağme, maalesef  namazın ortasında çeşitli melodilerle telefonların çaldığına şahit oluyoruz. 

Bediüzzaman Hazretleri: “Kâinatta en yüksek hakikat, imandır. İmandan sonra namazdır” diyor. İmandan sonra en büyük hakikat namaz olduğuna göre, namazı hayatımızın merkezine almak durumundayız. Böyle yaparsak, günlük işlerimizi ve randevularımızı ona göre ayarlarız. Çünkü namaz vakitlerinde Rabbimizle randevumuz vardır. Hiçbir dünyevî iş randevusu bundan daha önemli değildir.