"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

31 Mart ve Bediüzzaman (Birinci Gün)

Abdülbakî ÇİMİÇ
29 Mart 2021, Pazartesi
Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (84)

Birinci Gün (31 Mart 1325/13 Nisan 1909 Salı): Bediüzzaman’ın hadiseler karşısındaki ilk ifadeleri: “Dehşetli hareketi iki-üç dakika uzaktan temaşa ettim.”  1 “Üç dakikadan sonra çekildim. Bakırköy’üne gittim; tâ beni tanıyanlar karışmasınlar.”  2

13 Nisan 1909 gece yarısı Taşkışla’da bulunan Dördüncü Avcı Taburu askerleri ayaklandılar. Subaylarını bağladıktan sonra kışlalarından silâhlı olarak çıkarak Sultanahmed’e gelip Meclis-i Mebusan’ı kuşattılar. Ayrıca diğer kışlalara da giderek oradaki askerleri de ayaklanmaya çağırdılar. İsyana katılan askerlerle birlikte sabah olunca ayaklananların sayısı üç bini açmıştı. 3 Öğle saatlerinde ayaklanan askerlere birçok ilmiye öğrencisi de katılmış. Öyle ki Meclis-i Mebusan’ın önü beyaz sarıklıların yığılması ile bir anda beyaza kesilmişti. 4  Askerler selâm dururken ulema tekbir getiriyor ayaklanmanın sloganı da ‘şerîat isteriz’ oluyordu. 5

Bediüzzaman 31 Mart’ın Birinci gününde ne yaptığını anlatıyor:

İstanbul’da bu gelişmelerin olduğu 31 Mart gününde Bediüzzaman, ne yaptığı hakkında şunları söylüyor:

“Mart’ın Otuz Birinci günündeki dehşetli hareketi iki-üç dakika uzaktan temaşa ettim. Müteaddit metalibi işittim. Fakat, yedi renk sür’atle çevrilirse yalnız beyaz göründüğü gibi, o ayrı ayrı matlâplardaki fesadatı binden bire indiren ve avamı anarşilikten kurtaran ve efrat elinde kalan umum siyaseti mu’cize gibi muhafaza eden lâfz-ı şerîat yalnız göründü. Anladım, iş fena; itaat muhtel, nasihat tesirsizdir...”  6

Bediüzzaman’ın da bahsettiği şerîat lâfzının ortaya çıkıp slogan haline gelmesinden dolayı 31 Mart isyanı hep şerîatçıların isyanı diye anıldı. Peki, şerîat kalkmış mıydı ki şerîat isteniyordu? Miras hukuku, borçlar hukuku, evlenme, kişilik hukuku gibi şerîatın kanunları zaten yürürlükte, şerîat mahkemeleri yerli yerindeydi. Dolayısıyla şerîat zaten vardı. Demek ki asilerin, şerîat devletinde ‘şerîat isteriz’ diye bağırmaları şerîat aşkından veya şerîat açlığından değildi. Bediüzzaman’ın da bahsettiği gibi ayaklananların farklı isteklerini tek bir potada eritme mecburiyetinden ileri gelmekteydi. Nitekim istekler arasında, askerlerin bu ayaklanmadan sorumlu tutulmamaları yani affedilmek, hükümetin ve Mebusan Meclisi Reisi Ahmet Rıza’nın istifası, bazı komutanların değişmesi, ordudan atılan alaylı subayların işlerine yeniden alınmaları gibi farklı istekler vardı. 7 Dolayısıyla burada din, isteklerin yerine gelmesi için muhalefeti güçlendirecek ve meşrûlaştıracak bir araç olarak kullanılmıştır. 8

Prof. Dr. Sina Akşin’in değerlendirmesi:

31 Mart Vak’ası konusunda Prof. Dr. Sina Akşin şu değerlendirmeleri yapar: “Esas itibarıyla 31 Mart’ta din unsuru hemen hemen tümüyle bir istismar konusu, bir âlettir. Hatta ayaklanmaya katılan en saf askerlerin bile dini büyük ölçüde alet olarak kullandıkları, istismar ettikleri iddia edilebilir. Zira onların şikâyetleri dinî değil, askerî idi. Ağızlarındaki şerîat sloganı daha çok ayaklanmalarını kolaylaştıran bir araçtı. Gerçek bir şeriatçılığa gelince bol bol kullanılan bir slogana rağmen, bu çeşit bir gericiliğin ufukta pek zayıf bir ihtimal olarak bulunduğunu tekrarlamak gerekir. Şimdiye kadar çoğu incelemeciler sloganla gerçeği, sözle özü karıştırarak, 31 Mart’ı her şeyden önce bu çeşit dinci bir gericilik olarak yorumlamak istemişlerdir.” 9

Tarih Profesörü Kemâl Karpat’ın değerlendirmesi:

Prof. Kemâl Karpat ise 31 Mart isyanının Cumhuriyet döneminde dinî yobazlık şeklinde anılarak sömürüldüğünü ifade etmektedir: “Aslında toplumsal bir hareket olan 1909 karşı devrimi, Cumhuriyet döneminde dinsel yobazlık olarak anılarak sömürülmüştür. Bunun nedeni, devrimi başlatan gösterilerin örgütlenmesinde İttihad-ı Muhammedî Fırkası’nın ve bu fırkanın lideri Derviş Vahdetî’nin önemli bir rol oynamış olmasıdır. Oysaki bu hareketin ardındaki asıl güç, başkentte üstlenmiş olan askerlerdi.” 10

Bediüzzaman 31 Mart’ın birinci gününde ne yapıyor?

Bediüzzaman’a gelince; “Sözlerinin devamında Bediüzzaman isyanın geniş boyutlara vardığı için nasihatin tesirsiz olacağını söylemektedir. Bediüzzaman, bu tesbitinde haklıydı. Zira Antalya mebusu Hamdi (Elmalılı) Beyanü’n Halk Gazetesi’nde yazdığı ‘Keza’ adlı yazısında; ulemânın ileri gelenlerinin meydanda görülmesini açıklarken bunların hükümetin dâvetiyle asi askerleri yatıştırmak için geldiklerini, fakat ulemânın isyancılara tesir edemedikleri için üzüntü içinde olduklarını ifade etmektedir. Bediüzzaman, kısa bir süre sonra isyan bölgesinde uzaklaştığını, Bakırköy’e gittiğini ve karşılaştığı kimselere de isyana karışmamalarını tavsiye ettiğini söylüyor. Bununla beraber isyana karışmış olsaydı tanınan bir kişi olmasından dolayı olaya dahlinin herkes tarafından bilineceğini ifade ediyor. Görüldüğü gibi isyanın birinci günü Bediüzzaman isyanı uzaktan kısa bir süre izlemiş, tasvip etmediği için katılmamıştır. 11

“Bu arada isyanın birinci günü olan Mart 1325 (13 Nisan 1909) tarihli Volkan Gazetesi’nde Bediüzzaman imzalı bir yazı yayınlanır. İki gün önce basılmış olan ‘Lemean-ı Hakikat ve İzale-i Şübehat’ adlı yazı dizisinin devamı olan bu yazıda Bediüzzaman; şahsıyla ve İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti ile ilgili bazı sorulara cevap verir. 12 Dolayısıyla hem konusu itibariyle, hem de 31 Mart gününden önce yazılmış olması itibarıyla yazının isyanla herhangi bir ilgisi yoktur. Henüz isyanın birinci gününde isyancılar istediklerini elde ettiler. Hükümet ve Mebusan Meclisi Başkanı Ahmet Rıza istifa etmiş; Padişah da askerleri affetmişti. Bu afla birlikte asi askerler birinci günün gecesinde kışlalarına çekilmiş; böylece İstanbul’daki hareketlilik durmuş, düzen sağlanmıştır.” 13

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2013, s. 129.

2- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2013, s. 130. 

3- Prof. Dr. Sina Akşin, 31 Mart Olayı, s. 46. 

4- Lütfü Bey, “Dünkü Hâl”, 14 Nisan 1909(1 Nisan 1325).

5- Prof. Dr. Sina Akşin, 31 Mart Olayı, s.47. 

6- Eski Said Dönemi Eserleri (Divan-ı Harb-i Örfî), 2013, s. 130.

7- Osman Selim Kocahanoğlu, 31 Mart İsyanı ve Hareket Ordusu: Abdülhamid’in Selânik Sürgünü, s. 155. 

8- Kemal Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Asker ve Siyaset, s. 117.

9- Prof. Dr. Sina Akşin, 31 Mart Olayı, s. 46. 

10- Kemal Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Asker ve Siyaset, s. 117.

11- Gerçeğin Aynasında Bediüzzaman, Nurettin Ceylan, 2016, s. 43.

12- “Lemean-ı Hakikat ve İzale-i Şübehat” Volkan, 13 Nisan 1909 (31 Mart 1325). 

13- Mehmet Selahattin, Bildiklerim, s. 22.

Okunma Sayısı: 3392
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    29.3.2021 17:13:32

    Nitekim istekler arasında, askerlerin bu ayaklanmadan sorumlu tutulmal(MA) arı yani affedilmek,

  • M. Can

    29.3.2021 06:55:53

    Hürriyeti şeriatla tahdit ederek sefehatın önüne geçilmesini de istemişler. Divan-ı Harb-i Örfî'deki o yedi maddeye ve yedi hale bakılmazsa bu kısım eksik kalır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı