"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Divan-ı Harb-i Örfî’nin basımı

Abdülbakî ÇİMİÇ
24 Haziran 2021, Perşembe
Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler-108

Bediüzzaman’ın Divân-ı Harb-i Örfi Müdâfa’ası 11 Mayıs 1325/24 Mayıs 1909 tarihinde yapmış olduğu târihî savunması ile beraatla neticelenir. Bediüzzaman Hazretleri’nin bu târihî müdâfa’ası sonradan kitap olarak neşredilir. Divan-ı Harb-i Örfî adlı bu eser, bir müdafaadan ibarettir. Târihî bir tahlildir. 31 Mart Vak’ası’na ışık tutacak önemli bir eserdir. Bedîüzzamân Hazretleri’nin 31 Mart Vak’asıyla hiçbir alâkası yoktur. Aksine hadiselerin büyümemesi için elinden gelen her türlü gayreti göstermiş ve teskin edici makâleler neşretmiştir. Yaptığı bu çok önemli vazifeler ortada olmasına rağmen, 1909 tarihinde kurulan Divan-ı Harp Mahkemesi’nde idam talebiyle yargılanmıştır. Bediüzzaman Divan-ı Harp’te dünya hukûk târihine geçecek olan çok harika bir savunma yapmıştır. Bu sıkıyönetim mahkemesinde yapmış olduğu müdafaası daha sonra “İki Mekteb-i Musîbetin Şehadetnamesi yahut Divan-ı Harbi Örfî ve Said-i Kürdi” adıyla yayınlanmıştır.

Bu eser, 1909 ve 1910 yıllarında iki defa basılmış, her iki baskısı da Kürdi-zâde Ahmed Râmiz tarafından gerçekleştirilmiştir. 1912’deki baskısında, eserin tab’ı ve naşiri Ahmed Râmiz’in bir önsözü baş tarafta neşredilmiştir. Bu önsözün ehemmiyetinden olsa gerektir ki, Bediüzzaman Hazretleri bilâhare eseri bazı tasarruf ve tashihlerden sonra yayınlamaya müsaade ettiğinden mühim kısımlarını beraberce neşrettirmiştir.

Divan-ı Harb-i Örfî’nin büyükçe bir bölümü 1957’den sonra basılan Tarihçe-i Hayat isimli esere de derç edilmiştir. Bediüzzaman’ın en son tashihlerinin esas alınması gerektiğine inanan talebeleri, bu eserin muhtevasında da öncelikle lâtin harfleriyle neşredilen Tarihçe-i Hayat’ta yer alan metinlerle, müstakilen basılan nüshayı esas alarak neşrini yapmışlardır. Ayrıca, Bediüzzaman’ın talebelerine verdiği meşverete dayalı tashih ve tanzim müsaadelerine istinaden de 1954-1957 yılları arasında Kur’ân harfleriyle yazılan el yazması teksir nüshalar ile ilk matbu eserlerden farklılıklar tesbit edilerek, fayda mülâhaza edilenler metne ilâve edilmiştir. Bunlar ve ayrıca önemli bazı yerler dipnot olarak da belirtilmiştir.

Neşredilen bu eserin girişine şöyle bir not daha ilâve edilmiştir: “Yarım asır evvel tabedilen bu müdafaayı, şimdi bu asra daha muvafık gördük. Güya o zamandan elli sene sonra bir hiss-i kablelvuku ile bir nevi ihbar-ı gaybî olarak hayat-ı içtimaiyeyi alâkadar eden çok hakikatlere temas ettiğinden neşredildi.” 1 

Ayrıca Osmanlıca teksir nüshada bu açıklama yerine şunlar kaydedilmiştir: “Kırk altı sene evvel tabedilmiş hakikatli bir eserdir. Fakat müellifi o zaman Türkçe iyi bilmediğinden, kısa cümlelerle şiddetli bir zamandaki ibareleri çok dikkatle ancak anlaşılabilir.2 Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu eserini 1954’te ve sonrasında birkaç defa gözden geçirerek tashih etmiş, talebeleri de hem Kur’ân hattıyla teksir hâlinde, hem de yeni harflerle müstakil olarak neşretmişlerdir. Bediüzzaman Hazretleri, eserin neşredilmesi için bir talebesine şu veciz ifadeleri yazarak kıymetini ve hakikatini takdir etmiştir. “Aziz, sıddık kardeşim, Madem eski zamanda iki defa tabedilmiş, kimse itiraz etmemiş, ayn-ı hakikat bir risaleciktir. Has dostların tensibiyle, fakat sıhhatine tam dikkat etmek şartıyla neşredebilirsiniz. Bu risale, eski zamandan ziyade bu zamanın tam bir dersi olabilir. Said Nursî” 3

Şimdi hem müstakil, hem de Eski Said Dönemi Eserleri içinde yer alan bu eser, ilk defa Hicrî 1327 (M. 1909) yılında İkbal-i Millet Matbaası’nda Ahmed Ramiz tarafından neşredilmiştir. İkinci baskısı ise Ahmed Ramiz’in bir “Ön Söz” yazısıyla birlikte Hicrî 1328 (M.1910) yılında “Artun Asaduryan ve Mahdumları Matbaası”nda yapılmıştır. Baskı tarihlerinin Hicrî olduğu, Eminönü Polis Merkezinin, Rumî 31 Mart 1325 Vak’ası’ndan ve arkasından kurulan Divan-ı Harb-i Örfî Mahkemesi’nden sonra basılan İki Mekteb-i Musîbetin Şahadetnamesi isimli eseri Hareket Ordusu’na Rumî 10 Eylül 1325’te (M. 23 Eylül 1909) gönderirken yazdığı tutanaktan anlaşılıyor. Eğer tarihler Rumî olsa idi, bu şikâyet tutanağından sonra basılmış olurdu. 4 

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri, 2020, s. 115.

2- Osmanlıca teksir nüshası.

3- https://www.hizmetvakfi.org/risaleinur/divan-i-harb-i-orfi/

4- Eski Said Dönemi Eserleri (İki Mekteb-i Musibetin Şahadetnamesi Yahut Divan-ı Harb-i Örfî ve Said Nursî), 2020, s. 114.

Okunma Sayısı: 2353
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahim Karahan

    27.6.2021 16:38:08

    Allah razı olsun, TEBRİK ederim

  • Halil İbrahim Karahan

    24.6.2021 15:30:17

    Allah razı olsun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı