Geçen gün Anayasa Hukuku Hocası Prof. Dr. Burhan Kuzu şu mesajı paylaştı:
“Başkanlık sisteminin mimarı ve kurucu babası olarak diyorum ki gelin siyaseti çok fazla bölmeyelim. Ülke yararı birlik ve beraberlikten doğar. Sağ ve sol olmak üzere iki merkez parti etrafında bütünleşelim. Esasen yeni model böyle bir parti yapılanmasına uygundur.”
Bu teklifin parti kavramı ile ilgisi olmadığı gibi Türkiye gerçekleriyle de hiçbir alâkası yok. Seçmeyi ve seçilmeyi öğretmek için sınıf başkanı seçtiren özel okul öğretmeninin öğrencileri bölmesine benziyor. Tam bir müsamere senaryosu.
Böyle bir teklifin bir “sistem kurucusu”ndan gelmesi vahim. Ama daha vahimi cari sistemin “sistem kurucusu”nun, siyasetten, böyle bir teklif yapacak kadar kopuk olması.
Neyi kime emanet etmişsin ey Millet! İyi bak. Bu garip teklifin sebebi herkesçe malûm. Anketler ve yoklamalar gösteriyor ki AKP MHP’yi yanına alarak çıktığı yeni yolda artık yeni ortaklar olmadan yürüyemiyor. Bırakın Ayasofya’yı açmayı savaş da çıkarsa bu böyle.
Kuzu’nun, hocalarının hocası ve Türkiye’deki siyasî akımların röntgen uzmanı Tarık Zafer Tunaya’nın Türkiye’de Siyasî Partiler adlı kallavi eserini okuyup okumadığını bilemiyoruz. Ama hayatı ve siyaseti doğru okumadığı açık.
12 Eylül 1980 ihtilâlini yapan ekibin başı Kenan Evren de ihtilâlden sonra siyaset mühendisliğine soyunmuştu. Bir sağdan bir soldan ve bir de ortadan üç parti yeter deyip kafasına göre üç parti icat etmişti. Şimdi onların üçü de partiler mezarlığında ve mezar taşlarına bile bakan yok.
Sadece ANAP zaman zaman siyaset derslerinde “partimsi” yapılara örnek olarak hatırlanır. Zira o da AKP gibi iktidar olmanın nimetlerinden yararlanarak parti olmaya çalışmıştı. Başta Yeni Asya olmak üzere siyasetin objektif kitabını yazanlarca başından itibaren “tapulu araziye gecekondu olmaz”, “Özal gider parti biter” denilmişti ve Özal hayranlarını kızdırmıştı.
Denilen çıktı.
Şimdi kuzu kılıfındaki kurtların icat ettiği bu yeni sistemin de sonu gelmiş görünüyor.
Yakında millet sandıkta şu sorunun cevabını verecek:
“Siyasî cereyanların iki ana akımdan ibaret olmadığı Türkiye gibi ülkeler için seçim sonrası adı konulmuş koalisyonlar mı iyidir yoksa kapalı kapılar ardında gizli pazarlıklarla kurulan seçim öncesi ittifaklar (adı konulmamış padişahlıklar mı) mı?”
Doğru cevap belli. “Ana akım”, “merkez”, “merkez sağ” gibi adlarla tarif edilmeye çalışılan Demokratları iktidar yapacak bir yönetim ve seçim sistemi gerekli ve kaçınılmaz.
İş oraya doğru gidiyor. Yeter ki millet kendi haline bırakılsın.
Tek risk, kaynağı belirsiz siyaset mühendislerince, milletin önüne, iştah açıcı ve kafa karıştırıcı yeni sahte yemeklerin konulması!