“Kısmen de olsa, orman yangınlarının kasıtlı olarak çıkarıldığı iddialarına muttali olmaktayız. Hemen belirtmek gerekir ki, kasıtlı orman yangınını çıkaran kişilere karşı herkes meşrû savunma hakkına sahiptir. Burada ölçü şudur: Orman yangınını çıkarmaya teşebbüs eden kişinin başka türlü bu teşebbüsten alıkonulmasının mümkün olmadığı durumlarda, gerekirse bu kişiye karşı silâh dahi kullanılarak bu saldırısı etkisiz kılınabilir.”
Yeni Ceza Kanunu’nun baş mimarlarından olan bir ceza hukuku profesörünün bu cümleleri, sosyal medyada -bizce haklı olarak- eleştirildi.
Aslında bu cümleler bağlamından bağımsız olarak ve şeklen bakıldığında hukuken üstünde tartışılabilir bir doğrunun söylenmesinden ibaret bir fikir açıklaması.
Ama bu cümleler, sosyal medyada, bir bilimsel kitabın arasındaki bir paragrafta durduğu gibi durmuyor.
Öncelikle meşrû müdafaanın ölçülülüğü açısından bakıldığında müdafaanın sınırlarının belirlenmesi ve hangi halde hangi tür ve seviyede eylemle müdafaa sınırının aşılmış sayılacağının tesbiti hayli zor.
Hele silâh kullanma hakkı ve sınırları konusu oldukça tartışmalı bir konu.
İkinci olarak müdafaanın meşrûiyeti açısından bakıldığında, müdafaa hakkı için gerekli olan “kendi hakkını koruma” kavramını kamuya ait ormanları da kapsayacak şekilde genişlettiğimizde bunun başka risklerinin de olması kaçınılmaz.
Kamu yararı, kamu hakkı, kamu düzeni gibi kavramların belirsizliği ve değişkenliği ile ilgili genel sıkıntılar da cabası.
Üçüncüsü, kişinin “başka türlü bu teşebbüsten alıkonulmasının mümkün olup olmadığı”nın tesbiti de hayli zor ve sübjektif değerlendirmelere açık.
Dördüncüsü ve daha da önemlisi, meşrû müdafaada ana unsurlardan biri durumunda olan “saldırıyı ispat kolaylığı” açısından bakıldığında “yangın çıkarma gayreti”nin ispatı oldukça zor.
(Bu cümlelerimize karşı “ispat her hukuk kuralının en zor konusudur, burada bunu zikretmeye ne gerek var” denilebilir, ama kanaatimizce bu konuda durum pek öyle değil. Dağbaşı işleri, ispatı zor bir konu.)
Aslında “yangına körükle gitmeme” kuralı gibi sosyal kurallar bu gibi durumlarda bir hukuk kuralından çok daha kıymetli.
Hassasiyetleri kaşımak yerine törpülemeye çalışmalıyız.
Hayra yormak daha güzeldir.
Siyasetçinin dilini makule çevirebilmek de kıymetlidir.
Bunun için de hakların yanında makulü de hatırlatmak gerekir diye düşünüyoruz.