Şer gibi görünenlerde bulunacak hayırları arama günlerindeyiz. Malzeme bol. Ve herkes kendi bakışıyla arayacak.
Bizce bunlardan biri de şu:
Zaten var olan içtimai ve ruhî hastalıklarımız Kahramanmaraş merkezli zelzeleden sonra daha açık bir şekilde gün yüzüne çıktı. Hem algılarımız da daha açık.
Dert görünür olursa tedavisi de kolay olur.
Gördüğümüzü göstermek ve çaresini hep birlikte aramak için örnek verelim (maksadımız tenkit değildir ve aşağıdaki örnek bu yazının ana konusu değildir, sadece bir örnektir):
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibi zelzele bölgesine gidiyor.
Ekipten birileri -ya da bizzat İmamoğlu- AKP’den iki dönem milletvekilliği yapmış olan yüreği yanık bir hanımefendi ile her nasılsa bir laf dalaşına giriyorlar. Birileri araya girmeye çalışıyor ama yüreği doğrudan yanık hanımefendi İmamoğlu’na çıkışmaya devam ediyor.
Olmasa iyiydi ama buraya kadarı normal.
Ama hanımefendi sözlerinin bir yerinde, İmamoğlu’na “İngiliz uşağı, defol” diyor.
“Yüreği yanık bir depremzedenin sözleridir” deyip geçebiliriz de. Ama hayır, böyle basitçe görüp geçmemeliyiz. Üzerinde düşünmeliyiz:
Elimizde örneğimiz olarak bir siyasetçi ve bilhassa bir hanımefendi var. Karşısında, kendisinin, partisinin ya da liderinin siyasi rakibi var. Ve o hanımefendi, bu rakip hakkında, “İngiliz uşağı” suçlaması yöneltecek kadar “dolu”.
“Defol”u anlayabiliriz. Kabadır, kimseye ve bilhassa bir hanıma yakışmaz ama “zor zamandadır” deyip hoş görebiliriz.
Zira zelzele sonrası manevi travma devrindeyiz.
“Şov yapma”yı anlayabiliriz. Haklı da görebiliriz.
Buraya kadar normal.
Ama bunların hiç biri, bir siyasi kişiliğe ve bilhassa rakibe, “İngiliz uşağı” demeyi haklı da normal de gösteremez.
Hele o siyasi kişilik bir beldenin belediye başkanıysa.
Hele hele o başkan İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanı seçilebilecek kadar destek sahibi bir kişilikse…
Sadece ona oy veren seçmen ve AKP seçmeni arasındaki kardeşlik hukukunu düşününce bile vahim bir tablo.
Tekrar söyleyelim:
Bu bir “zihniyet” problemidir.
Bu bir “siyaset tarzı” problemidir.
Bu bir kısım siyasetçilerin zihin dünyasını ele veren kötü bir örnektir.
Elbette “bütün AKP’liler böyledir” denemez ve denmemeli.
Benzeri elbette muhaliflerin içinde de vardır. Belki daha azdır ya da daha çoktur ama vardır.
Yani bu problem sosyal ve psikolojik bir problemdir ve geneldir.
Tedavisi üzerinde düşünmeliyiz.
Kusuru kendimizde de aramakla başlamalıyız.
Musibet umumi. Dert umumi.
Bizim cumhurbaşkanı adayımız: Masum değiliz hiç birimiz…