PKK’nın Türkiye’den çekilmesinden ve Türkiye açısından kendisini feshetmesinden sonra devletin atması gereken adımlara sıra geldiğinde anlaşılıyor ki gerçek bir hazırlık yok ve TBMM’nin de işi zor.
Mecliste Partilerle yapılan görüşmeler bilhassa infaz düzenlemeleri ve af gibi konular açısından tıkanıklığın varlığını gösteriyor.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli’nin bir TV kanalındaki açıklamalarının bir kısmı şöyle:
“Sorduğumuzda bize söyledikleri şu oluyor: Diyorlar ki, ‘toplumda bir cezasızlık anlayışı var. Toplumda kadın cinayetleri, kadınlara tecavüz, çocuk tacizi, çocuklara karşı şiddet, onların katledilmesi ya da dönüp baktığınızda bugün toplumda uyuşturucu meselesi çok yaygın ve bunlarla mücadele ederken şimdi böyle bir infaz düzenlemesi ile insanların hapishaneden çıkması toplumda infial yaratır.’ Şimdi bu konularda eğer gerçekten böyle bir duygu hali varsa, Ceza Kanunu ve çeşitli düzenlemelerle aslında bu tür istisna hallerini koruyarak yine de bir infaz düzenlemesi yapılabilirdi. Bunu defalarca dile getirmemize rağmen bu konuda adım atmadılar. Bunu da bir risk olarak ortaya sürdüler. Tabiî bir de her zamanki dile getirdikleri en önemli risk olarak gördükleri mesele de Fethullah Gülen cemaati ile ilgili yaklaşım. Bu cemaatin hâlâ canlı bir yapı olduğunu, riskler barındırdığını, dolayısıyla bu konuda bir düzenlemenin bugün için mümkün olmadığını dile getirdiler. Meseleyi bunlarla izah ediyorlar.”
PKK’nın Türkiye’den çekilmesinin karşılığında verilen taahhüdün arkasında neler var bilemiyoruz. Ancak, PKK hükümlüleri için düşünülmekle birlikte Temelli’nin de “FETÖ” demekten kaçındığı Gülen Grubunun üyelerine de mecburen yansıyacağı anlaşılan bir infaz kısaltma veya kısmî af gibi bir uygulamanın en azından bugün için mümkün görülmediğini anlamış oluyoruz.
Bizim baştan beri söylediğimiz problem şimdi Devletin de ayağına dolanmış durumda. Münfesih PKK mensupları için yapılacak her şey, “terör örgütü” sayıldığı için Gülen Grubunun tüm mensupları hakkında da geçerli olacak ve onu isteyen iktidar bunu istemiyor. Oysa herkes biliyor ki bu davalarda az kurunun yanında çok yaş yandı veya yakıldı.
Kanaatimizce yapılacak şey belli:
“Toplumsal uzlaşmanın temini amacıyla” başlıklı ve 5 Ekim 2021 tarihli yazımızda da yer verdiğimiz teklifleri yeniden ele alma zamanı geldi de geçiyor. Yazımızın ilgili kısmı şöyleydi:
***
Çözüm arayan akademisyen de -az da olsa- var. Bunlardan biri de Prof. Dr. İzzet Özgenç.
Özgenç “toplumsal uzlaşmanın temini amacıyla” bir kanun teklifi hazırladı ve beş gün önce kendi internet sitesinde yayınladı.
Konuyla ilgili twitter paylaşımı da aynen şöyle:
“Terör örgütü üyeliği, terör örgütüne yardım, terör örgütünün propagandası gibi belirli suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalar ve verilen mahkûmiyet kararları dolayısıyla toplumda oluşan yaygın ADALET beklentisini karşılamak ve toplumsal uzlaşmanın yeniden tesisi amacıyla, bir kanunî düzenleme yapılmasına âcil ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Gelinen nokta itibarıyla, bir kanunî düzenleme yapmadan, bu beklenti ve uzlaşmanın münhasıran yargı kararlarıyla sağlanması imkânsız hale gelmiştir. Bu beklenti ve uzlaşmanın sağlanması için, ülkede bir ‘af’ tartışmasına da sebebiyet vermemek gerekir. Bu durum karşısında ve söz konusu hassasiyetle, yapılması elzem olan kanunî düzenleye ilişkin yasama sürecinde müzakere zeminini oluşturmak amacıyla hazırlamış ve ilgili kamu otoritelerinin bilgisine arz etmiş bulunduğum taslak metin, izzetozgenc.com internet sitesinde yayınlanmıştır.”
Teklifinin özeti net: Somut suç işlemiş olmayan ve fakat buna rağmen terör örgütüne üye olduğu ya da üye olmamakla birlikte yardım ettiği gerekçesiyle hakkında bu suçtan mahkûmiyet kararı verilen kişilerle ilgili tüm yargılamalar yenilensin ve aynı gerekçeyle devam eden davalar da düşürülsün.
Bu teklifi yapan, sıradan bir kişi değil. Bir hukukçu. Ve sıradan bir hukukçu değil, bir akademisyen ve bir ceza hukuku profesörü.
Ankara Hacı Bayram Veli (eski Gazi) Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kıdemli hocalarından ve Kamu Hukuku Bölüm Başkanı.
Üstelik yürürlükteki Türk Ceza Kanununun ve Ceza Muhakemesi Kanununun baş mimarı ve “Suç Örgütleri” adlı çok satan bir kitabın müellifi.