Ruşen Çakır Medyascope’da Süleymancılık ve iktidarın operasyon hazırlıkları üzerine bazı yayınlar yaptı ve bu sırada yeri geldiği için Bediüzzaman ve Nurculuk hakkında da bazı kanaatlerini paylaştı.
Bu videolardan biri “Said Nursî’yi sevmek suç mu?” başlığını taşıyordu.
Özetle “Bazı solcular beni bu sebeple solculuktan dışlamaya da çalışsa ben Bediüzzaman’a sempatiyle bakıyorum ve hatta seviyorum, onlar ne derse desin” dedi.
Daha da önemlisi, “zarar görmek pahasına dik duruyor” dediği Yeni Asya ve “çok güvendiğim bir dostumdu” dediği Mehmet Kutlular hakkında söylediği net ve doğru kanaatler dikkat çekiciydi. (Merak edenler videoyu izleyebilir. “Bediüzzaman hakkında iyi söyledi, ama bu Yeni Asya sevgisi de nereden çıktı” diyenler ise dövünsün dursun!).
Konuya iki yönden bakmak lâzım.
***
Birincisi Çakır’ın da içinde bulunduğu solcuların çoğunun; din, dindarlar ve dinî cemaat ve tarikatlar hakkındaki önyargılarının, Çakır gibiler sayesinde hızla kırılmakta olduğu. Bazen felâket ve musibetten saadet doğarmış.
Gerçekten; tanımak, tanışmak, konuşmak, anlamak ve anlaşılmak, anlaşamasak da konuşmayı ve tanışmayı sürdürebilmek … İnsan olmanın ve entelektüel varlığımızın bir gereği.
Kamplarımızda kapalı yaşadığımızda bunun faydadan çok zarar verdiğini bilmemiz ve Çakır ve benzerlerinin bu gayretlerini takdirle karşılamamız lâzım.
Bu yakınlaşmalar bilgi ve kanaat hatalarını da giderebilir.
Mesela Doğan Göçmen’in bu videolar münasebetiyle Medyascope’da yazdığı yazıdaki noksan bakış elbette bu sayede giderilebilir.
Şöyle demiş: “Nursî, gelecek zaman deyince bununla ‘ahiret’i (Cennet) kastetmektedir. Bu yaklaşım, yaşamı ölümden sonra gelecek olan dünyaya ve yaşama ertelemeye götürür, bu dünyaya yabancılaştırır.”
Yanılmış. Ahirete hakikaten inananlar bu dünyaya yabancılaşmaz, aksine, ahirete inanmayanlar sadece öbür dünyaya ve ölüme değil, bu dünyaya da yabancılaşır. Zira hayatı anlamak için ölümü ve ötesini anlamlandırmak şarttır.
Göçmen’in yanıldığını zaten Said Mürsel Çeşitçioğlu da aynı mecrada yayınladığı “Yaşayan bir ölüye cevap hakkı vermek” başlıklı yazısında gösterdi. Başka birçok ders verici yazı da gelecektir.
Bizim derdimiz başka. Bu yabanîlik giderilebilirse herkes şunu anlar: Solculuk ya da sağcılık ahiretimizle ilgili değildir ve fakat Nurculuk başta olmak üzere aktif dindarlık modelleri esasında ahiretimiz içindir.
Dolayısıyla solcular ile samimi dindarlar aynı konuda farklı şeyler söylüyor değil. Farklı konularda aynı ya da farklı şeyler söylüyorlar.
Ama şu açık: Hepimiz ölümün nefesini ensemizde hissediyoruz. Ecel celladının elinden kurtulamayacağımıza göre “Nereden geldim, neciyim, nereye gidiyorum?” sorularına bir şekilde cevap verenlerin cevaplarının makuliyetini düşünmek, aklı başında ve canı dişinde her insanın boynunun borcudur. Bu esaslı sorulara cevap arayanların “sağcı” ya da “solcu” olup olmadığı dünyasını ve dünyamızı ilgilendirir.
Bu sebepledir ki Nurcular, bilinen anlamıyla sağcı ya da solcu değildir, başka kendi nefsi olmak üzere herkese nasihatçıdır ve zulme, zulmete ve zulümata karşı Nurcudur.