"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şüphe ile aklın kaybı – 2

Ahmet Said Aydil
27 Temmuz 2025, Pazar
Öncelikle birinci yazımıza farklı mecralardan gelen yorumlar için teşekkür ederiz. Hakkaniyetle eleştiren herkese müteşekkiriz.

Bazı yorumlar ise yazıda hiç savunmadığımız kişi ve yapıları desteklediğimizi iddia eden ithamlar ve imalar içermekteydi. 

Oysa yazımızın amacı, travmalardan beslenen ve refleks hâline gelmiş bir düşünme biçimini teşhis ve teşhir etmekti. Sırf bunun için bu şekilde imalara muhatap olmak aslında eleştirdiğimiz zihnî daralmayı da doğruladı. 

Görüyoruz ki, travmatik meselelerde yalnızca düşünme biçimini değiştirmeye davet etmek bile yeterince kışkırtıcı sayılabiliyor.

Geçtiğimiz yıllarda Irak’tan Suriye’ye, Filistin’den Çeçenistan’a, Somali’ye kadar birçok coğrafyada Müslüman halklar büyük yıkımlar ve aşağılanmalar yaşadı: 

ABD, İngiltere, Sovyetler/Rusya ve İsrail tarafından bölünmüşlükle, sefaletle, vekâlet savaşlarıyla yüz yüze bırakıldık. Bizi koruduğunu söyleyen, ama aslında büyük çıkarların yerel araçları olan yönetimler tarafından kullanıldık. Arap baharı gibi bölgesel olaylar büyük travmalar bıraktı. Üstelik bazen kendi içimizden güvendiğimiz kişi ve yapılar tarafından da yarı yolda bırakıldık. 

Bazılarımız bu kolektif travmayı, tepkiye dayalı bir refleks hâline getirdi. Bu refleks içinde, bizleri ezen rejimlerin günahlarını görmezden gelebilir hâle geldik. Esad rejiminin zulümlerini, Rusya’nın sahaya sürdüğü paralı askerleri ve İran’ın Suriye’de ve Irak’ta mezhepçilik üzerinden kurmaya çalıştığı tahakkümü, sırf ABD ve Batı’ya olan haklı öfkemizden ötürü meşrulaştırma eğilimleri gösterdik. 

Soruyoruz: Bu bir ahlâkî tutarlılık mı, yoksa üstesinden gelinmemiş bir travmanın dışavurumu mu?

Tepki vermek dışında bir refleks geliştiremiyoruz. İçerikten bağımsız fikir farklılıkları tehdit gibi algılanıyor. Eleştiri ihanetle eş tutuluyor. Emperyalizme karşı mücadele ettiğimizi söylerken, zihnî bağımsızlığımızı kaybettiğimizi fark etmiyoruz. Yalnızca karşıtlıkla kendimizi tanımlıyor, özgünlüğümüzü yitiriyoruz. Yeni gerçekliklere uyum sağlamak yerine, sadece eski travmaları tekrar edip duruyoruz.

Burada bir noktayı daha açıkça ifade etmek gerekiyor: Bir önceki yazımız bir siyasî öngörü metni değildi. Suriye yarın, Allah korusun, fiilen bölünme sürecine girerse (ki aslında zaten YPG, Esed ve DAEŞ ekseninde yıllardır bölünmüş durumdaydı, ama siz ne demek istediğimizi anladınız), bu durum yazımızın haksız çıktığını göstermez. 

Yazımız olayların yönünü değil, o olaylara nasıl yaklaşmamız gerektiğini tartışmaktadır. Savunduğumuz, değişen şartlara göre sürekli yenilenen, ilkelere dayalı ve tutarlı bir düşünme biçimidir. Dünya değiştikçe pozisyonlarımız değil, ilke merkezli reflekslerimiz gelişmelidir.

Okurlar ve yazarlar olarak yazımızda sözü geçen aktörlerle ilişkileri değerlendirirken siyaseti kendi doğası içinde okumalıyız. Ahlâkî pusulamızı şaşırtmamalı, ama uzun vadeli menfaatlerimizi de göz ardı etmemeliyiz. Zira siyasî ilişki zemini ilke, imkân, denge ve maslahatların birlikte gözetilmesini gerektirir. 

ABD, Rusya, İsrail veya başka aktörlerin açıklamalarını okuyup analiz ediyoruz, değerlendirmelerimize katıyoruz. Ama onların da bizim onları izlediğimizi ve bizim bu açıklamalardan nasıl etkilenebileceğimizi hesapladıklarını unutmamalıyız. 

Tepkiselliğe mahkûm olursak bu açıklamalar bizi yönlendirir. Ancak kendi zihnî bağımsızlığını koruyabilen bir toplum “etkilenen değil, etkileyen” olabilir. Başkalarının tuzaklarıyla haddinden fazla meşgul olan, kendi yolunu çizemez. Yolunu kaybederse de er ya da geç o tuzağa düşer. “Avcılar ne kadar yol bilirse ayılar da o kadar yol bilir” misali…

Zihnî özgürlüğümüzü kaybedersek, siyasî yenilgilerden değil, farkında bile olmadığımız epistemik bir çöküşten söz etmek zorunda kalırız.

Okunma Sayısı: 1667
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Emre Dağ

    27.7.2025 21:00:57

    Ahmet kardeşim bu öneriye ne dersiniz? Tabiki daha da geliştirilebilir. Bütün Nurcuların hatta bütün Müslümanların gazetesi olalım. Edebi kaliteyi artıralım. Bütün Müslümanların alıp okuyacağı bir mecmua ortaya koyalım. Olmaz mı?

  • Said Emre Dağ

    27.7.2025 20:52:01

    Benim bu önerim de, bu yazının yazarı gibi yazarların rolü de daha belirgin hale gelmektedir. Suya sabuna dokunmayın demek değil bu. Kafamızı iktidar-muhalefet ekseninden kaldırıp dünyaya bakmayı talep ediyorum. Düşünsenize sadece Türkiyedeki iktidarı değiştirmek gibi kadük bir ufuktan sıyrılacağız. Dünyanın dört bir yanında yankılanacak bir ses olacağız.

  • Said Emre Dağ

    27.7.2025 20:48:32

    Fakat ama bir yol olmalı bu iki franksiyonu bir araya getirecek? Evet var. Her iki franksiyonun siyasi yatkınlığına yönelik yayın politikası terk edilmelidir. Zaten iktidara destek verenler yandaş bir Yeni Asya talebinde değillerdir. Muhalif olanlarda, Yeni Asya'nın muhalif siyasi dili terk etmesine, yandaş olmaması karşılığında razı olmalıdırlar. Yeni bir dil: iman, kur'an, Risale-i Nurların neşri merkeze alınarak oluşturulmalıdır. Bu cihetlerden gerektiği yerde devlet, devlet yetkilileri, partiler, bakanlar uyarılabilir. Ta ki, siyasi pozisyon almadan yapmak şartıyla. Zaten iktidara destek veren cemaatimizin mensupları destekledikleri iktidarı bir çok noktadan eleştirmektedir. Gazze meselesi, eğitim meselesi, ahlaksızlık meselesi, kayırmacılık meselesi gibi çok noktadan rahatsızlıklarını da dile getirmekten çekinmeyen insanlardır.

  • Said Emre Dağ

    27.7.2025 20:42:18

    Eğri oturalım doğru konuşalım. 25 yıldır aynı iktidar var. Cemaatimizin içerisinde hatırı sayılır bir kesim iktidara oy veriyor. Bu insanlar gazetenin yayın politikasından rahatsız olsa da çok dikkate almıyorlar, sevdikleri yazarları okuyorlar ve haftalık derslere gelip gidiyorlar. Bunu hesaba katmak lazım. İktidarı desteklemeyen de bir kesim var. Onlar da gazetemizde daha agresif bir muhalefet görmek istiyorlar. Bunu da dikkate almak lazım. Bu iki cereyan siyasi noktada birbirini mümkün değil ikna edemez. İsterseniz Risale-i Nurlardan delil getirin. Birbirlerine karşı havanda su döverler.

  • Salih baş

    27.7.2025 17:58:14

    Eda gül 🌹 beyaz Perşembe nın gelişi Çarşambadan belli olur ona göre tavır alınır bile bile lades olunmaz

  • Esma

    27.7.2025 17:10:58

    Genç evladımıza karşı çıkmak yerine ne demek istediğini anlamaya çalışmak lazım. Ben hep söylerim: sen kendi önerilerinden bahset! Doğru veya yanlış sen nesin bana onu anlat derim. Bu evladımız anlatıyor. Kalıba sokmaya çalışmayalım.

  • Semanur Tunoğlu

    27.7.2025 16:33:49

    Yani evet Suriye'de yeni yönetimin çare olmaması yazarı haksız çıkarmaz. Yazarın demek istediği şey çok daha başka bir şey.

  • semih

    27.7.2025 13:08:05

    sayın yazarın bu yazısı ile beraber anlatmak istediği konu daha net bir zemine oturmaktadır. Özellikle suriye meselesinde, gazze meselesinde zalimlerin santranç oyununu görebiliyoruz. Tabi arka planda neler dönüyor bilmek mümkün değil. Yazar rasoynel bir zeminde olayları okumak gerekir diyor ki çok haklı. Bu olan her olayı kötüye yorup, her şeyi abd, israil hesabına yazmak yanlış olduğu kadar, türkiye tuzağa çekiliyor olabilir, bu olan olaylara teyakkuz ile bakmak lazım diyenlere de irancı olmak gibi suçlamalar da aynı şekidle yanlıştır. Bu arada yazarın bahsettiği travmalara benzer şekilde 28 şubat, başörtüsü gibi olayların dindar toplumda bıraktığı travmalar ve refleks ile olaylara baktığını da görüyoruz. Benzer mevzular...

  • Mustafa Tarık

    27.7.2025 11:55:19

    Güzel bakış açısı. Uluslararası ilişkiler okuyanlar bunu anlayacaktır. Risaleyi nurları okuyanlarda anlayacaktır. Eski yorumlara baktım bazıları yazarı Yeniasyadan farklı düşünüyor diye eleştiriyor. Yeniasya ne düşünüyor da yazar uzaklaşıyor? Sorun burda zaten yeniasya sadece tek adam muhalifliğine dayanmış durumda. Önerdiği bir çözüm bir alternatif yok. Faiz sistemine karşı yeniasya ne öneriyor? Suriyede yaşananlara karşı ne öneriyor? Önerdiği şey, hükumet değişsin. Peki değişince gelenlerden istediği şey ne? O kısmı yok. Yeterki değişsin. Kim gelirse gelsin. Bu yazar anladığım kadarıyla böyle olmaz bir vizyon oluşturalım diyor. Umarım yanlış anlamadım.

  • Mustafa Said Kara

    27.7.2025 10:15:24

    Pozisyonumuzu tepkisel değil ilkesel belirlemeliyiz. Dış siyasette ve iç siyasette nasıl bir dünya öneriyoruz? sorusu üzerine kafa yormak lazım. Sadece bazı karşıtlıklara göre pozisyon alırsak, olmadık yerlerde, olmadık dünya görüşleriyle yan yana geliriz.

  • Eda Gül Beyaz

    27.7.2025 09:37:38

    2- Suriye konusunda da bakış açımız Ahmet Sait Aydil gibidir. Şara'nın kalbini bilmiyoruz. Neye evrileceğini de bilmiyoruz. Kefil olamayız. Ancak bu demek değildir ki, yeni gerçekliği görmezden gelelim, eski statükoyu yüceltmeye devam edelim!

  • Eda Gül Beyaz

    27.7.2025 09:34:43

    1- Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi, İttihad-ı İslam, Hristiyanlarla ittifak, İşgal edilen islam beldelerinin tekrar hürriyetlerine kavuşması, tabakalar arası mücade vb konularda birçok şey söylemiştir. Bunların bizatihi gerçekleşip gerçekleşmemesinden ziyade ortaya koyduğu perspektif bizim için değerlidir. Kıyamete kadar yolumuzu çizmemize yardım edecek bir bakış yakalamamıza yardım etmektedir.

  • Eda Gül Beyaz

    27.7.2025 09:14:45

    Olaylar karşısında makul şüphe olması gereken yaklaşımdır. Ancak şüphe, rasyonel zemini kaybettirmemelidir. Bunu yapmaya başladığınız an gerçekten, yaşanılan dünyadan koparsınız. Yazara katılıyorum.

  • Yazar

    27.7.2025 01:06:34

    Düzeltme: Avcı ne kadar oyun bilirse, ayı da o kadar yol bilir.

  • A. Yılmaz

    27.7.2025 00:31:26

    Önerdiğiniz şey çok değerli. Olayların, gündemlerin arkasından sürüklenmeyelim diyorsunuz. Tepkisel yaklaşımlar bizim ne olduğumuzu açıklamıyor. Daha çok ne olmadığımıza odaklanıyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı