"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

20. Yüzyılı unutmak

Ahmet Said Aydil
30 Mayıs 2025, Cuma
ABD Başkanı Trump, geçtiğimiz ay Riyad’da yaptığı konuşmada, geçmişte “ulus inşa etme” iddiasıyla hareket edenlerin (eski ABD başkanlarını da kast ettiğini dile getiriyor) daha çok yıkıma yol açtığını, müdahil oldukları toplumları anlamadan kibirli bir şekilde yönlendirmeye çalıştıklarını söyledi.

Geçtiğimiz hafta ise Türkiye büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Thomas Barrack, benzer bir çizgide Fransa ve İngiltere’nin Osmanlı’yı bölme planı olan Sykes-Picot anlaşmasının bölgeyi barış için değil, emperyal çıkarlar uğruna böldüğünü ve bu Batı müdahaleciliği devrinin artık sona erdiğini dile getirdi. Ek olarak ABD‘nin Türkiye, Suriye, Körfez ve Avrupa ile birlikte duracağını ve bunun askerlerle, nutuklarla ya da hayalî sınırlarla olmayacağını vurguladı. 

Bu açıklamaların ne kadar samimi olduğu zamanla ortaya çıkacak. Ancak İsrail’in Filistin halkına uyguladığı zulüm sona ermeden bölgede kalıcı bir barış ihtimalinden söz etmek mümkün değil. Yine de bu açıklamaların, ciddiye alınması gereken bir dönüm noktasına işaret ettiği açık.

Bu gelişmeler, Türkiye, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkeler için yeni bir bölgesel ortaklık imkânı sunuyor. Suudi Arabistan gibi İran’la geçmişte gergin ilişkiler yaşamış ülkeler dahi, daha büyük bir çatışmanın önüne geçmek adına diplomatik adımlar atmaya başladı. Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın çabalarıyla önce ABD, ardından AB, Suriye halkını yıllardır boğan ekonomik yaptırımları kaldırdı.

Bölgedeki ekonomik hareketlenmeler, enerji projeleri, güvenlik, ulaştırma hatları ve finansal entegrasyon çabaları yüzeysel düzeyde olsa bile çok kıymetli. Çünkü bu sadece devletler arasında değil, halklar arasında da yeniden bir bağ kurma fırsatı anlamına geliyor. Bir asır önce kopan damarların, yavaş yavaş birbirine dokunması için bu iş birlikleri şart.

Bu yeni sürecin önünde en büyük engel İsrail.

ABD, bölgedeki varlığını artık askerî değil, ekonomik yollarla sürdürme niyetinde olduğunu dile getirse de, İsrail başka bir yön izliyor. Gazze’de yürüttüğü etnik temizlik politikalarını tamamlamaya çalışırken, eş zamanlı olarak farklı cephelerde çatışmaları kışkırtıyor ve İran’la topyekûn bir savaşı tetikleme çabası içinde. Bu strateji, ABD’nin askerî varlığının bölgede kalıcı hâle gelmesini amaçlıyor. Tam da bu yüzden, son dönemde bölge ülkeleri arasında artan diplomatik temaslar ve normalleşme adımları İsrail medyasında açıkça bir tehdit olarak yansıtılıyor.

İşte bu noktada, son iki yılda küresel meşruiyeti önemli ölçüde sarsılmış olan Avrupa Birliği’ne dönüyor gözler.

Her ne kadar geç kalınmış olsa da, İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı İngiltere, Kanada, Fransa ve İspanya gibi ülkelerde, şimdiye kadar benzeri görülmemiş tepkiler siyasetin en üst kademelerinden gelmeye başladı. Almanya’da Başbakan Merz ve koalisyon ortağı Sosyal Demokratlar, açık bir dille İsrail’in saldırılarını eleştirerek bu değişen tutuma katıldılar. Avrupa parlamentolarında İsrail’e silâh satışını durdurmaya yönelik teklifler gündeme getiriliyor. Altı ay önce tahayyül dahi edilemeyecek bu gelişmeler, Batı’nın söyleminde önemli bir kırılmaya işaret ediyor. Bu yetersiz ve riyakâr tepkiler bile İsrail’in algılarının kaybolmaya başladığını gösteriyor. 

Bazılarının “Biz aslında İsraili baştan beri savunmadık” diyeceği günlerin habercisi sayılabilecek bazı değişimler görülüyor...

Yaşanan vahşetler karşısında umutsuzluğa kapılmamak kolay değil.

Bölge halkı için 20. Yüzyıl başarısızlıklar ve yenilgilerle dolu derin bir travma dönemi. Belki de bu yüzden, Arap ve İslâm dünyasında yaşanan yeniden yapılanmayı görmek başta zor gelebilir. Ancak, Gazze’de yaşanan soykırımın mevcut uluslararası düzenin meşruiyet iddiasını tamamen ortadan kaldırdığı bir dönemde -ve belki de tam da bu yüzden- bazı halklar ve uluslararası hareketler uyanmaya başladı.

Umalım ve isteyelim ki dünyanın akl-ı selimi galip gelsin ve sulh-u umumî yakınlaşsın.

Okunma Sayısı: 569
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Samet Engin

    30.5.2025 16:07:11

    Değerlendirmen için var ol genç kardeşim. Prof. Dr. Salman Sayyid hocanın bir haberi yayınlandı gazetemizde. Göz atmanı isterim. Sizi destekleyen şeyler söylüyor. Bu tarz ufuk açıcı müzakereleri seviyorum. İmkan olsa da nurlardan böyle dersler yapsak.

  • S. Pelin Kurukahveci

    30.5.2025 05:01:36

    Bu ümitvar yazınız için çok teşekkür ederim. Allah razı olsun kardeşim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı